Trubnaya-Çistiye Prudi Arası Bir Mimari Yürüyüş Gezisi


Moskova Uluslararası Kadınlar Derneği Mimari Yürüyüş Grubu'nun bugünkü güzergahı Trubnaya (Тру́бная ) metro istasyonunda başlayıp Çistiye Prudi ( Чи́стые пруды́) istasyonunda bitecek. Grup liderimiz soğuk algınlığı nedeniyle biraz hasta olduğundan birimizden yardım istiyor. Son güne kadar yardım için hevesli çıkmadığından iş başa düştü deyip ben yardım teklif ediyorum.  Bugün onu asiste edeceğim anlayacağınız.  Kitabımda sorumluluk almaktan korkmamak yazdığından o şahane İngilizcemle ilk defa milli olacağım. Eeee biraz heyecanlı bir gün olacak benim için bu nedenle. Akşam dersimi çalışıp sabah çıkıyorum yola... 
Trubnaya metro durağından başlıyoruz yürüyüşümüze. 2007 yılında açılan, açık yeşil hattın kuzeyinde bulunan bu yeni istasyonun çok zarif bir mimarisi var. Kapılar, pervazlar ve duvarlar mermerden, zemin granitten yapılmış. Işıklandırmada ise pervazların arkasına gizlenmiş florosanlar kullanılmış. İstasyonun dekorasyonunda ise tepesinde küre lambalar olan, demir kenarlıklarla süslenmiş,   ahşap banklar kullanılmış. Bankların arkasında teması Moskova ve eski Rus şehirleri olan vitray mozaikler, dekorasyonun can alıcı noktası benim için. Gerçekten abartıdan uzak zarif bir mimarisi var bu istasyonun.




Metronun çıkışında bir anıt heykel! Ne olduğunu bilmiyorum bilen varsa söylesin :) Sanırım bir polis memuru anısına yapılmış. Üzerindeki rölyefler de bunu destekliyor esasında ama bu resmi kaynaklardan alınmış bir bilgi değil malesef, haberiniz olsun. Bu arada Trubnaya Bulvarı'nın adı 1820'lerde  orada bulunan ve Neglinka Nehri'ne uzanan bir borudan (halk dilinde truba denilen) geliyor. Bölgenin haritasına  buradan bakabilirsiniz.


Trubnaya bulvarını geçip Rozhdestvensky Bulvarı'na geliyoruz. Burada Rus tarihine ilişkin bilgiler  ediniyoruz. 1812'de Rusya-Fransa arasında yapılan savaşta Fransızlar Rusya'ya girmiş ve Rus generalleri Moskova'yı Napolyon önderliğindeki Fransız ordusuna teslim etmiş. O gece şehirde büyük bir yangın çıkmış ve altı gün sürmüş. Yapıların %80'i o yangında tahrip olmuş. Ganimetleri toplayamayan ve yiyecekleri iyice azalan Napolyon, dondurucu kış aylarında Moskova'dan çıkmış. Bunun sonucunda Rus ordusu tekrar bir araya gelmiş. Fransızları kovalayarak ağır bir yenilgiye uğratmış. 1820'lerde de yani yangından sonra bu Rozhdestvensky Bulvarı ( Рождественский Бульвар ) tekrar yeşillendirilmiş. Ne tuhaf şey şu savaş. Kimin tarafından bakarsan ona üzülüyorsun. Panaromik savaş müzesini gezerken Rus askerlerinin hep yenilmiş, yaralı resimleri vardı. Biraz daha ilerlediğimde bir resimde nihayet askerlerin sevinçli olduğunu, galibiyet kazandığını görünce "Yazık! Bunu kazanmışlar neyseki." demiştim. Sonradan bu düşünce bana çok enteresan geldi. Acaba o savaşta yenilen kimdi diye düşündüm. Kim bilir belki dedemin de katıldığı Rus savaşında dedemdi ya da dedenizdi sizden birinin; yenilen, o yerde yatan yaralı asker belki de...


Resimde gördüğünüz Rozdestvensky Manastırı (Рождественский монастырь) 1386'da kurulan bir kadın manastırıymış. 1525'de Prens 3. Vasili'nin ilk eşi bu manastırda rahibe olmaya zorlanmış. 20 yıl çocukları olmaması üzerine prens, bir mirasçısı olması için ikinci kez evlenmeye karar vermiş ve bunun üzerine karısını boşamış. Eşinin dini nedeniyle yeni evliliğinin onaylanmamasına rağmen Prens eleştirilere meydan okumuş ve katolik olan Sırbistan prensesinin kızı ile evlenmiş. Bu evliliklerinden ise Korkunç İvan olarak bilinen Rusya'nın ilk çarı 4.İvan dünyaya gelmiş. Prens'in ilk eşinin kendine yapılanlara karşı lanetler okuduğu, 4.İvan'ın işkence etmekten ve kan dökmekten hoşlanan biri olmasının nedeninin de bu lanetin tutması olduğu pek çok kişi tarafından söylenmiş.
1900'lü yıllarda 23 rahibenin ve 200'den fazla çaylak rahibenin kaldığı bu manastır o yıllarda yetim kızları  da barındırmış. 1922'de terkedilen manastırın ikonları (dini resimleri) diğer kiliselere götürülmüş. 1992 yılında manastır tekrar açılmış. 
Grup olarak geldiğimizden içeri giremiyor ve merakımı gideremiyorum. Bir gün gelip içini de yukarıdaki hikayeleri de gözümde canlandırarak gezmeyi bir kenara yazıyorum. Manastır yukarıdaki resimdeki ağaçlıklı yolun başında yer alıyor. Geliş yönüne göre sağda kalıyor. Aşağıdaki resmi zaten ağaçlıklı yoldan aldım.


Bu da 1909 yılında yapılan özellikle tepesindeki süslemeleri beğendiğim tarihi binalardan biri. Eğer resmin üzerine tıklarsanız büyük resimde detayları daha net görebilirsiniz.


Bu da beğendiğim bir başka bina...


Bu mavi yapı 18.yy'ın sonlarında Fonvizin kardeşlere ev olarak inşa edilmiş. Rusların Moliere'i olarak bilinen ünlü komedi oyun yazarının da akrabası olan bu gençler, Rusya'da anayasal monarşi kurmak yanlısıymış. Buna istinaden, 1821 yılında yeni Rusya'yı kurmak için  yapılan gizli toplantılara bu binada ev sahipliği yapmışlar. Kardeşlerden biri yakalanıp Sibirya'ya sürgüne gönderilmiş ve genç karısı da onu takip etmiş.  Çok mütevazi olan bu ev, 1869'da önde gelen bir demiryolu müteahhitin eşi tarafından satın alınmış ve 50 odalı bir saraya dönüştürülmüş. 1881'de saray, bu sefer de zengin bir çay tüccarı tarafından alınmış. Son sahibinin ölümü üzerine bir miraşçısı merhumun hayrına  fakirlere para dağıtma kararı almış ama bu olay binlerce fakir insanın buraya hücum etmesiyle trajik bir şekilde sonuçlanmış. Gelenlerin çoğu ezilerek ölmüş. Off yaa ne acı!  Sadece o zamanda değil, ne acı ki  günümüzde de yaşanan bu tip toplu dağıtım hayır işlerini ve amacını hiç anlayamıyorum.  Bu tip erzak dağıtımlarına hayır işi mi, şer işi mi desek bilemiyorum. Çünkü bunların  hayırla pek ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Bunun hayır olması için öyle sanıyorum ki bir elin verdiğini diğer el görmemeli ama ne diğer eli cümle alem görüyor hem de rencide edilmenin son sınırında.


 Bu binanın da mimarisi hoşuma gidiyor. Bu binada da kimbilir ne hikayeler oldu. Ajda'nin dediği gibi kimler geldi, kimler ne hikayelerle geldi geçti...


1901'de Art Nouveau (doğa, bitki figürlerinin, camın, vitrayın kullanıldığı bir mimari stil) stilinde inşa edilmiş bu bina, Moskova'nın ilk asansörlü binası olma özelliğini taşıyor. Ünlü Rus balerin Yelena Geltser, 1920'lerde bu binada yaşamış.




Bu da benim beğendiğim bir bina olma özelliği ile alıyor yazımdaki yerini.


17.yy'da yapılan bu beyaz güzel mütevazi kilise Sretenka Caddesi'nde kavşakta bulunuyor. Mütevazi kilise diyorum çünkü içinde diğer kiliselerde görmeye alıştığımız yer gök boyalı değil  ve altın görünümlü parlak sarı çerçeveli ikonlar da yok.  Bu bölge eskiden zanaatkarların yaşadığı bir bölgeymiş. Ünlü Rus ressam Pukirev de bu kiliseye çok yakın yaşıyormuş ve arada bu kiliseyi ziyaret ediyormuş. Pukirev, bu kiliseye yaptığı ziyaretlerden birinde genç bir kızla zengin yaşlı bir adamın evlilik törenine denk gelmiş ve bu olaydan etkilenerek onunla beraber anılmasına neden olacak "Eşit Olmayan Evlilik" (The Unequal Marriage ) adlı, en ünlü eserini yapmış. Bu tablo bugün Rusya'nın en önemli sanat galerisi olan "Ya Şundadır Ya Bunda Helvacının Kızında" yazımdan da hatırlayacağınız Tretyakov Sanat Galerisi'nde sergileniyor.



Şimdi sıra Lubyanka ve Sretenka Caddelerinin köşesinde yer alan  1397'de Prens 1.Vasili tarafından yaptırılmış, Moskova'nın en eski manastırlarından biri olan beyaz taş Sretensky Manastırı'nda (Сретенский монастырь). Manastırın hikayesine gelince; Timurlenk'in 1395'de Moskova'ya yaptığı  akınının üzerine, aşağıda resmini göreceğiniz ortodokslar için çok önemli olan ikon (Vladimir Icon of the Mother of God),  Vladimir'den Moskova'ya getirilmiş. Moskovalılar ve Prens, ikonun Moskova'nın koruyucusu olduğuna inanmışlar. Neden mi?  Efsaneye göre, Prens bütün gece ikonun başında ağlamış ve Moskovalılar da bu kötü kaderden kurtulmaları için dualar etmişler. Bunun sonucunda Timurlenk o gece bir rüya görmüş. Rüyasında Hz. Meryem'in (Mother of God diyorlar hristiyanlar çevirmeye dilim varmıyor)  etrafında çok sayıda melek varmış ve melekler elllerinde ona doğru çevirdikleri yanan kılıçlar tutuyormuş.. Bunun üzerine Timurlenk Rusya'yı fethedemeyeceğini anlamış ve ordularına geri çekilme emri vermiş. BöylecePrens ve Moskovalılar, ikonun Moskova'nın koruyucusu olduğunu düşünmüşler ve bu olayın anısı üzerine, ikonun Moskovalılar tarafından teslim alındığı yere Prensin emriyle bu Sretensky Manastırı'nı inşa etmişler. İkon ise önce Kremlin'de, İsa'nın göğe yükseliş katedralinde sergilenmiş. Devrimden sonra ise Tretyakov Sanat Galerisine getirilmiş.



Manastır 1925'de Bolşevikler tarafından kapatılmış ve İçişleri Halk Komiserliği'nin komutanlığı tarafından kullanılmış. Resimde yüksek duvarını gördüğünüz yapı Çeka'nın (KGB'den önceki Sovyet Devlet Güvenlik Kuruluşu) merkezi olup manastırın alanı onlar için bir idam alanı olmuş ve burada binlerce insanın kanı akmış. 


Bu haç da kurbanların anısına daha sonra buraya, manastırın bahçesine dikilmiş.


Grup liderinin yaptığı görüşmeden sonra alt katta kapalı olan bölüme giriş izni alıyoruz. İlk anda ziyarete kapalı olduğu için ışıklar sönük diye düşünüyorum ama kazın ayağının öyle olmadığını çok geçmeden anlıyorum. İç içe iki oda var loş ötesi, neredeyse karanlık diyebileceğimiz. İçteki odada girişin karşısında bir resim, karşı duvarında da bir diğeri bulunuyor. İlk bakışta bir röntgen filmini andıran bu esrarengiz resimler öğreniyorum ki inanışa göre Hz. İsa'ya aitler.


Manastırın içindeki gezimizi tamamlayıp çıkıyoruz. Bahçe duvarındaki seramik oymalar belli ki usta bir zanaatkarın işi.


İşte bu heykel de Lenin'in eşi  Nadezhda Konstantinovna Krupskaya'ya ait. Bu bulvarda bulunan 6 numaralı binada halkın eğitimine destek hizmetlerinde çalıştığı için onun anısına dikilmiş. Heykelin arkasındaki ağaçlıklı yolu takip ettiğimizde yolun sonunda 1853-1939 yılları arasında yaşamış ünlü Rus mühendis  Vladimir Grigorievich Shukhov'un (Владимир Григорьевич Шухов) heykeli karşılıyor bizi.


Bu binada benim beğendiğim bir bina olduğundan giriyor yazıya.


Gezimizin son durağı olan Çistiye Prudi metro istasyonuna geliyoruz. Myasnitskaya Caddesi'ndeki Moskova'nın en eski metro istasyonlarından biri olan bu istasyon 1935 yılında hizmete açılmış olup adını caddenin ucunda bulunan bir gölden almış. Eskiden çöplerin atıldığı bu göl, 1703'de temizlenmiş ve önce bulvara sonra da metro istasyonuna temiz göl anlamına gelen "Chistiye Prudy" adı verilmiş. Duvarlarının mermer olduğu istasyonda, duvar diplerine siyah garnit süpergelikler, zeminde ise gri pembe granit kullanılmış. Aydınlatma pervazların arkasına gizlenmiş. Hamamı andıran soğuk bir istasyon bana göre. İstasyon, İkinci Dünya Savaşı sırasında Stalin ve arkaşlarının karargahı ve bomba barınağı olarak kullanılmış. 


Bugünkü gezim asistan olduğum için iyice verimli ve şükür ki pek vukuat olmadan bitiyor benim açımdan. Bunun rahatlığının üzerine bir de güzel haber  alıyorum ki değmeyin keyfime. Bir aydır izin alınmasını beklediğimiz halka kapalı olan Dostluk Evi'nin (The Friendship House) ziyareti için gerekli olan izin, nihayet alınmış. Haftaya yapacağımız ziyaret ve sizinle paylaşımım için şimdiden heyecanlanıyorum.

http://en.wikipedia.org/wiki/Vasili_III
http://www.worldlingo.com/ma/enwiki/en/Fire_of_Moscow_(1812)
http://www.pravoslavie.ru/english/sretmon.htm

1 yorum:

Nesibe dedi ki...

Süperrr, bütün resimler çok güzel ama tablo etkiledi beni. Kafamdaki Rusya imajı sayende değişiyor... Ne kadar güzel yerler var.. Ellerine sağlık..