Uyuyan Güzel'i Sahneden Değil, Bolşoy'da Salondan İzliyorum

Üniversite yıllarında  Ankara'da devlet tiyatrolarının çeşitli sahnelerinde temsil edilen Cesaret Perisi olarak rol aldığım Uyuyan Güzel'i, nihayet  bestecisi olan Çaykovski'nin kendi vatanında izleme şerefine mazhar oluyorum. Bolşoy Tiyatrosu tarafından hazırlanan ve sadece üç gün için Kremlin Sarayı Tiyatrosu'nda sunulacak olan gösterinin biletini günler öncesinden internet üzerinden alıyorum. Bu benim için büyük mutluluk, çünkü o oyunda yer aldığım 1996 dan beri içimde sevgisini büyüttüğüm bir şeye nihayet kavuşacağım. Bu oyunu bu kadar sevmemin nedeni sadece daha önce o oyunda rol almış olmam değil, Çaykovski'nin bu eserini çok sevmem. Onun müziğinde içime işleyen, beni hafifletip bulutların üzerinde gezdiren, hayallerime bir el mesafesi uzaklıktaymışım gibi hissettiren, bazen acı gerçeklerle ya da kendimle yüzleştiren ve hemen sonra sakinleştiren, daha çok umudumu yitirmemi engelleyen, yumuşatan ama uyutmayan, sorgulattıran ve daha bir sürü adını koyamadığım duyguyu içimde uyandıran bir olağanüstülük var. Hal böyle olunca bu eseri Bolşoy'da izlemek benim için bir rüya oluyor.
Nihayet beklenen büyük gün, yani  17 Haziran günü geliyor ve ben Uyuyan Güzelim'e ve Çaykovski'me kavuşmak için, döpyesim ve topuklu ayakkabılarımla, sevgilisiyle buluşmaya giden genç aşıklar gibi içim kıpır kıpır  Kremlin Sarayı Tiyatrosu'nun yolunu tutuyorum.




Neredeyse salonun geometrik merkezinde olan yerimi alıp büyük buluşmanın başlamasını bekliyorum. Nihayet ışıklar kararıyor, bir bey çıkıyor sahneye. Rusça bir şeyler söylüyor, ardından bir dakikalık saygı duruşu yapılıyor. Yanımda oturan hanımdan öğrendiğime göre bu, oyunda rol alan bir balerinin ölümü nedeniyle yapılmış. Bu saygı duruşu o balerine ek olarak bende Çaykovski'ye, bu oyuna ve bende uyandırdığı duygulara karşı yapılmış bir şey olarak da anlam kazanıyor, onlar balerine, ben de Çaykovski'ye karşı saygı duruşundayım. Derken orkestra bir parça aydınlatılıyor ve şefin bir işaretiyle başlıyorlar çalmaya. İlk parça eserin en canlı kısımlarından biri: Lilac Fairy . Eserin çalınmaya başlamasıyla bana bir şeyler oluyor. Ne olduğunu anlayamıyor, kendime ben de şaşıyorum. Çünkü gözyaşlarım gözlerimden öylece dökülüyor.  Sebebini bilmiyorum, düşünmüyorum da. Sadece müziği hissetmek ve dansı izlemek istiyorum. İlk yarı böyle aralıksız salya sümük geçiyor. Üç saat süren bu gösterinin her dakikası içime işleyerek, ruhumda müziği hissediyorum. Oyunun bitiminde öylece sessizce yerimden kalkıp durgun, sakin ruh halimle evimin yolunu tutuyorum. Güzel miyim, değil miyim orasına bir şey diyemem ama ben de bir gün uyanacağım. Bunu tüm kalbimle istiyorum. Sevgiyle kalın...

Aşağıda Bolşoy'un resmi internet sayfasından aldığım  ve benim selamlama da çektiğim fotoğrafları bulacaksınız.




Kötü peri rolündeki Gennadi Yanin,  2003 tılında Bolşoy Tiyatrosu Bale Topluluğu başkanlığına atanmış.





Oyundan sonra benim aldığım selamlama resimleri





















Bolşoy Tiyatrosu ile ilgili diğer yazılarım:


Çaykovski'nin evini ziyaretimle ilgili yazım

Kaynaklar:

1 yorum:

Nesibe dedi ki...

İyi seyirler canım...