Moskova Life'ta okudum bir yazı ve yine düştüm yollara. Bu sefer ki adres: Bolşoy Nikolopeskovski Pereulok No 11. Metro Arbatskaya. Şimdi yeni merakım adresi Goggle Map'den bulup öyle gitmek. Toprağı bol olsun şu Google Map'i bulanın diyeceğim ama daha zamanı değildir bunu söylemenin sanırım. Şimdilik ellerine, beynine sağlık demek yeterli olsa gerek. Konuyu dağıtmayalım. İki günlük miskinlikten sonra kendimi attım sokağa. Plan N. Scriabin müzesindeki el yapımı, sanatçı işi çam süslerinin satılacağı ilginç bir sergiye gitmek. Bu arada Scriabin kim ya? Bunu utanarak soruyorum kendi kendime. İyi ki bu sergi varmış da Scriabin'i tanıma fırsatım olmuş. Hmm karizmatik görünüyor ama kravatı bir parça kaymış mı ne? Gitmeden küçük bir araştırma yapıyorum. Eserleri, hayatı falan. Hiç tanımadığım fikir sahibi olmadığım müze evlerini gezmenin mobilyacı gezmekten farklı olmadığını düşünüyorum. Velhasıl adresi sevgili Google Map sayesinde elimle koymuş gibi buluyorum bulmasına ama kapı duvar. İlginç bir müze girişi. Meğer zil çalmak gerekiyormuş. Müzeye giren birinin arkasından dalıyorum. Oh beeee. İçerdeyim sonunda. Her zamanki gibi deduşka teyzem oturuyor kasada ve elinde üzerinde 30 Rub yazan biletler. Offf nolurdu bişey söylemeseydi. Tabi yabancı olduğum anlaşılınca çıkıyor hemen 200 Rub lik biletler.
Sevgili Scriabin'in süper biri olduğunu çok geçmeden anlıyorum. Masanın üzerinde farklı renklerde ampullerin takılı olduğu bir çember, bir kaplo ile uzun kontrol paneline bağlanıyor. Bak daha neler o dönemde. Panelin üzerinde ampul sayısı kadar yan yana sıralanmış düğme var (sanırım 10 tane kadar). Veeee Scriabin çalıyor ve eşi ritme göre lambaları yakıyor. Bugünün diskolarındaki ışık oyunları gibi. Hadi yaaa diyorum ve ağzım açık kalıyor. Vay be ne yaratıcı ve eğlenceliyişsin Mr.Scriabin. Önünüzde saygıyla eğiliyorum. Rehberli turumun tamamlanmasının ardından rahat değilim. Daha kütüphanesindeki kitapları bile inceleyemedim. Rehberi atlatıp kendi turuma en baştan tekrar başlıyorum. Anlatılanlar kulağımda perdelerden halıya, tavandan tabana kadar herşeyi inceliyorum. Oh artık rahatım. Ziyaretçi defterine deneyimim hakkında bişeyler yazıp geziye çıkış amacım olan sergiye iniyorum. Helali hoş olsun artık ne diyim! Üst kata çıkıyorum veee rehberim beni bekliyor. Rehberim gerçekten süper. Orayı mobilya mağazası olmaktan çıkarmaktaki katkısı büyük. Sergi büyük bi sergi değil (aslında daha büyük olacağını düşündüğümden bi çeşit hayal kırıklığı yaşıyorum ama boşver şimdi inceleme zamanı). Keşke fotoğraf makinem olsaydı. Kumaş, kağıt, ip gibi materyaller kullanılarak bebek, hayvan figürleri, dekorasyon elemanları ama gerçekten özgünler. Kaçırdığım bişey olmasın diye ikinci turu tamamladıktan sonra bir tane sıkıştırılıp sertleştirilmiş kağıttan yapılma rengarenk boyanmış bir kedi alıyorum. Hmm canım kedim. Kanlı canlı kedilerle çok sıkı fıkı olmasam da süs eşyalarında kedilere bayılıyorum. Ve kedim eve dönünce değerli yerini alıyor ve Fatih gelene kadar Scriabin dinliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder