Manny, Ellie, Diego, Siddddd!!! Bakın Bakın Ben Geldim!!!



"Dışı Seni, İçi Beni Yakar Bir Park:VDNH" yazımda size bahsettiğim Buz Devri Müzesi'ne gitmeyi o günkü gezimde aklıma koymuştum. Nihayet bugün gidiyor, dostlarımı görüyor ve rahatlıyorum. Aslında bu müzeye olan ilgim, vahşi hayata olan ilgimle de açıklanabilir belki ama bana kalırsa onun da ötesinde başka bir sebebi daha var. O da çok ama çok sevdiğim, serinin tüm filmlerini ne biri ne ikisi belki de on kere izlediğim (özellikle Crash ve Eddie'nin (farelerin) sahnelerini ağır çekim modda izliyorum, çünkü normal modda kaçan bir kamyon dolusu mimikleri oluyor)Buz Devri (Ice Age) filmleri. Özellikle bu dürtüyle dostlarımı dünya gözü ile görebilmek için tutuyorum müzenin yolunu. Müzenin kurucusu Fyodor Shidlovskiy'in, 1980'lerde mühendis olarak Rusya'nın kuzeydoğusunda bir havayolu şirketinde çalışırken avlanma ve gezme amaçlı yaptığı gezilerden birinde, bir uçurumun kenarında devasa boyutta bir mamut kemiği ve dişi bulunca hayatı değişmiş.
Kendini Pleistosen çağından, nesli tükenmiş hayvanların fossillerini toplamaya adamış ve bunu iş edinmiş. Zaman içinde bir çok parça toplamış ve bunları bir müzede sergilemeye karar vermiş. Müzenin, fosil parçalarının lego parçaları gibi birleştirilip öylece sergilendiği diğer akademik müzelerden farklı olarak, ziyaretçilerin hayvanları hissetmesi ve ortamı yaşaması adına işitsel ve görsel efektli bir müze olmasını istemiş. 2004 yılında Shidlovskiy'nin rüyası, devlet desteği aldığı müzenin açılmasıyla gerçek olmuş. Haydi az laf, çok resim deyip müzeyi gezmeye başlayalım.


Merdivenleri çıkınca göreceklerinizin müjdecisi, doldurulmuş iki ayı karşılıyor sizi. Loş ışık altında ayıların arasından gözüken dinazorların, diğer yok olmuş türlerin  iskeletleri ve bunların  ışık oyunlarıyla duvarlara yansıtılmış gölgeleri hoşgeldin diyor girişte. Ya Allah, Bismillah deyip başlıyorum incelemeye. Sergilenen parçaların etrafına koyulan çok sayıda küçük lamba, belli bir düzen içinde yanıyor ve sönüyor. Bu şekilde bazı parçalar öne çıkıp gölgeler bir görünüp bir kayboluyor, bu da hoş bir görsel etki yaratıyor. Eksikliğini hissettiğim şey ise ses efektleri oluyor. Müze tanıtımında bundan bahsedilmesine rağmen o gün olmayışı sanırım benim şanssızlığım.



Ve iskelet fosilleri ve birinin tavandaki gölgesi... Ah bir de ses efektleri olsa...



Buz devrinde ait büyük kedilerin önüne gelince içimi bir korku kaplıyor. Bu korku aslında direkt aslan ve kaplandan korkmamdan değil, televizyonda izlediğimiz kamera şakalarından kaynaklanıyor. Mübarek o kadar gerçekçi yapmışlar ki bu bölümde geçirdiğim her an acaba bir kamera şakası olup da hayvanlar bir anda hareketlenir mi tedirginliğini yaşamamla geçiyor. O kadar ki Rusça konuşabilsem eşeği sağlam kazığa bağlamak ve pamuk ipliğine bağlı aklımı korumak için gidip kasadaki hanımı uyarıcam. Aman ha aman sakın! Bana sakın öyle bir şaka yapmayın diye.


"Toprağı bol olsun!" lafı bu hayvanlardan ne kadar da uzak kalıyor değil mi? Kemiklerini görünce bu deyimi hatırlıyorum. Hayvan da olsa toprak isterler mi ki acaba?




Bu fosilleri de bulmak bir sabır, çıkarmak ayrı bir sabır, lego gibi birleştirmek de apayrı bir sabır gerektiriyor olsa gerek!


Heyyyy seni tanıdım. Sen Sid'in (dino ananın) dino yavruları için süt sağmaya çalıştığı hayvansın. Öyle değil mi Buz Devri severler?






Allah'a şükredecek ne çok şey var bununla doğada karşılaşmamış olmak gibi!




Günümüzde nesli tükenmiş bu yünlü gergedan da buz devrinin son dönemine kadar yaşamış, yaklaşık 3-3,5 metre uzunluğunda ve bir ton ağırlığındaki büyük memelilerden biri. Bu otobur gergedan da buz devrinin sona ermesiyle değişen hava koşullarına ayak uyduramadıklarından ya da mağarada yaşayan atalarımız tarafından avlanıp mideye indirildiklerinden bugün ne yazık ki müzelik olarak seyre çıkmış. 



İşte şimdi sıra 4,5 m boy ve 8 ton ağırlığa kadar varan, son üyeleri M.Ö. 1700 yılına kadar yaşamış olan tüy yumağı mamutlarda. İnsanların av hayvanlarından biri olduğu, mağaralarda bulunan duvar resimlerinden anlaşılan bu yünlü mamutların da ortadan kaybolmalarının nedeninin fazla avlanmış olmaları mı, yoksa buzul çağının sonundaki büyük iklimsel değişiklikler mi olduğu yine aynı şekilde kesin olarak bilinmiyor.



Mamutlar gerçek dişleri ile gerçek boyutlarında boyutlarında doldurulmuş. Yanlarında durunca insan kendini ufacık hissediyor kendini. Bu arada atalarımız da bunları avlayabildilerse o büyük cüsselerine rağmen o da ayrı bir uzmanlık konusu olur.


Veee mağara insanları... Bu bölüme geldiğimde karanlık yüzünden içinde bir şey seçilemeyen oyuğa, ne var ki burada diye bakarken ışık yavaş yavaş yanıyor. Yeteri kadar aydınlanınca mağara adamı ile göz göze geliyorum.


Burada ise yerde bir çukur yapılmış ve içine bir mamut düşmüş ambiansı verilmeye çalışılmış. Kanaatimce fikir güzel olmasına rağmen istenen etki yaratılamamış.






Müzeyi gezdikten sonra hediyelik eşya bulabileceğiniz bir mağaza ile karşılaşıyorsunuz. İşte aşağıda bulacağınız ürünlerden bir kaçı.




Hediyelik eşya bölümünü de gezdikten sonra müzeyi son bir kez daha turlayıp ( Oyuncu miskin Sid saklambaç mı oynuyor acaba onu göremedim ) keşke dinazorların da doldurulmuş örneklerini görebilseydim diyorum. Bu müzenin verdiği motivasyonla gezi planıma Darwin Müzesi'ni koyup ziyaretimi dostlarımla vedalaşarak tamamlıyorum.



Adres : VDNKH, Building 71, Moscow, Russia;
Tel.     : (499) 929-09-13
Açık saatler: 10:00-18:00 (Pazartesi hariç)
Kaynaklar:
http://www.enchantedlearning.com/subjects/mammals/Iceagemammals.shtml
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mamut

1 yorum:

Erkan Duman dedi ki...

Gitmeyi isteyeceğim yerlerde kafamda yer edindi. Acayip eğlenceli bi' yer.

Güzel bi' bloğunuz var sanırım takip edeceğim : )