Gorki'nin bu güzel evinin adresi Malaya Nikitskaya ulitsa 6/2. Giriş ücretsiz. Fotograf çekimi ise 100 Ruble(yaklaşık 5 TL). Puskinskaya metro ile ulaşım kolay ama ben Arbat'tan yürüyerek gittim, belki 10 dakika kadar, çok yakındı. Konak, ilk görüşte Moskova'daki diğer yapılardan oldukça farklı olması sebebiyle etkiliyor insanı. Yirminci yüzyılın başında, mimar Fyodor Shekhtel tarafından art nouveau (doğa, bitki figürlerinin, camın, vitrayın kullanıldığı bir stil) mimari stilinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak inşa edilmiş. Bu konak ayrıca Ryabushinsky Konağı olarak da biliniyor. Bunun sebebi konağın asıl sahibinin Rusya'nın en büyük bankalarından birinin sahibi olan banker Pavlovitch Ryabushinsky olması. Bu etkileyici konağın bana göre hazin bir öyküsü var.
Komünist devriminde Stalin bu malikaneyi milyoner olan asıl sahibinden almış. Ryabushinsky ise Rusya'dan kaçmış ve bir kaç yıl sonra Fransa'da ölmüş. Konak bir süre devlet yayınevi olarak, daha sonra yabancı ülkelerle kültürel temaslar için kullanılmış ve son olarak da Stalin tarafından Gorki'ye hediye edilmiş. Gorki'nin hayat hikayesi de ilginç. 5 yaşındayken nakliyecilik yapan babasını kaybetmiş ve annesi yeniden evlenmiş. 8 yaşında çalışmaya başladığı için ancak bir kaç ay okula gidebilmiş. 11 yaşında annesini de kaybetmiş ve büyükanne ve büyükbabası tarafından büyütülmüş. Bulaşıkçılık yaparak hayatını kazanırken okumaya merak salmış. 19 yaşında intihar etmeyi denemiş. 24 yaşında bir gazetede çalışmaya başlamasına paralel olarak yazarlık hayatı başlamış. Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov olup Rusça'da acı anlamına gelen "Gorki" takma adını almış. Üç yıl sonra yazdığı bir yazı ona beklediği ünü getirmiş. 38 yaşında İtalya'ya göçmüş. Uzun süre orada yaşamış. Stalin, kendisine destekçi bulma amacıyla onu yurda dönmeye ikna etmiş. Bununla birlikte konak da ona Stalin tarafından hediye edilmiş. Gorki, Stalin'in destekçilerinden biri olup Yazarlar Birliği'nin başına getirilmiş. Daha sonraları Stalinist baskı artmış ve Gorki bu evde bir nevi hapis hayatı yaşamış. 1936 daki ölümüne kadar 5 yıl bu evde yaşamış. Onun da, bir yıl öncesinde ölen oğlunun da zehirlenerek öldürüldüklerine dair söyletiler olmuş. Gittiğim müze evlerinde ölenler ile ilgili hep öldürüldü söylentilerinin yapılması hayli ilginç. O dönemlerde ya etnrikalar ya da dedikodular, birinden biri bolcaymış demek ki. Allaha şükür ki şimdi otopsi var da böyle söylentilere pek papuç bırakılmıyor. Gitmeden önce yaptığım araştırmada öğrendiğim şeyler sonrasında o evde Gorki'nin de yaşamış olması küçük bir detay olarak kalıyor belleğimde işin aslı. Aslında o evde bankerin izleri beni daha çok düşündürüyor. Devrim, kaçışlar, el koymalar, el değiştirmeler, politik oyunlar ve bir başarı hikayesinin hapisane hayatına döndüğü bu evde noktalanması. Kendi ihtişamı kadar evin kaderi de konuşulmayı hak ediyor bana göre.
Bu arada Gorki'nin Tostoy Dedemle resmini görünce dayanamadım onu seçtim. Arkadaşlarmış Gorki ile Tolstoy. Hey gidi günler hey... Yeter artık bu kadar ansiklopedik bilgi! Konağı gezmenin vaktidir değil mi?
Bu evde de gelenek bozulmamış. Küçücük bir yatağı var Gorki'nin. O zaman ki moda demek öyleymiş.
Bu evde dekorasyon hayli ilginç aslında. İnsan yatak odasına neden koyar bi bu tip figürler. Herkes benim gibi tırsak değil sanırım.
Yatakodasından çıkışta çalışma odasında, Gorki'nin japon fildişi minyatür ve ahşap kolleksiyonu sergileniyor.
Kapılardaki ahşap oymacılığı süper. Ahşabı resmen oya gibi işlemişler.
Bunun gibi müze evlerde nedendir bilmem beni en çok kapı tokmakları, trabzanlar ve kapı kolları etkiliyor. Sanırım ordaki izler daha belirgin yaşanmışlığa dair benim için.
Şimdi ise evin merkezi olan merdivenlere geldi sıra. Aslında bu art nouveu stilinin belirgin özelliklerinden biri. Dalga gibi kıvrımlı mermer merdiven, evin en önemli özelliği ve evin alanından ciddi bir pay kapıyor. Odaların küçücük ama merdiven alanının oldukça büyük olması, evin o merdiveni için yapmak için inşa edilmiş olabileceği gibi bir düşünce uyandırıyor bende.
Üst katta bazı el yazmalarının, kitaplarının, resimlerinin ve büstleri sergilendiği bir oda açık. Üst kata çıkarken duvar boyunca üzerinde seramik porselen objelerin sergilendiği kitaplıklar devam ediyor.
Yukarıda merdivenin başındaki lambanın görünüşü daha da güzelleşiyor. Aşağıdan bakınca deniz anasına benzetilen bu lambayı yukarıdan bakınca da kaplumbağaya benzetiyorum. Ayrıca üst katta bulunan direğin yılan figürlü süslemeleri de sanatsan açıdan çok güzel ama insan evine neden böyle şeyler yaptır ki diye sorduruyor bana.
Isıtma sistemi de gizlenmiş ama bazılarının gözünden kaçmıyor işte!
Aşağıdaki resim bu konağın merdivenli hole açılan asıl giriş kapısına ait. Ama bu kapı kapalı ve müze girişi belki de servis kapısı olan başka girişi dar bir kapıdan yapılıyor. Mozaik zemin çok güzel.
Aslında ev için açıkça kasvetli diyebilirim. Bir süre sonra ev basmaya başlıyor. Çok yoğun olarak ahşap kullanılmasına rağmen neredeyse perdeler dışında kumaş kullanılmamış diyebilirim. Koridordan çıkıp aşağıdaki resimlerdeki kütüphaneye gelince durum değişiyor. Evin genelinde hakim olan renksizliği, burada tavandaki olağanüstü güzellikte işçiliği olan sıva süslemeleri ve boyamalar telafi ediyor.
Buradan yemek odasına geçiliyor ve ne yazık ki teknik problemlerden ötürü sadece iki resim alabiliyorum bu odaya ait. Odanın ahşap zemini de özenli ve zevkli bir işçiliğin sonucu ama ne yazık ki sadece bir tane resim alabiliyorum.
Amerikan Büyükelçiliği'nin ardından yapmış olduğum bu müze gezisinden sonra Barikadnaya'da bulunan yedi kızkardeşlerden birinde yemek ve dinlenme molası verip gezimi noktalayacağım 1905 metro durağına kadar yürüyorum. Yorucu ama doyurucu olan gezimden evime Ryabushinsky Konağı'nın hazin öyküsünü düşünerek dönüyorum
1 yorum:
benjamin'in gozunden 1920'lerin moskovasini okurken blogunuzla karsilasmak cok hos bir tesaduf oldu :)
cok sevgiler,
Yorum Gönder