Hırs insana ne mi yaptırır? Marozov Evini Tabi ki!

Thanks to Maria, Friederike and Natascha for this trip
İlk gördüğüm günden beri ilgimi çeken, önünden defalarca geçtiğim ve her seferinde görüş açımda olduğu sürece başımı bir türlü ondan çeviremediğim, Moskova'da eşine rastlanılmayacak mimarisi olan Dostluk Evi'ni (Friendship House, Особняк Арсения Морозова)   gezmenin bir yolunu bulmak, aklımı meşgul eden bir şeydi. Çünkü bu bina halka, yani ziyarete açık bir bina değil. İçeri girmek ancak özel izinler gerektiriyor. Nihayet Uluslararası Kadınlar Derneği, Mimari Yürüyüş Grubu'muzun planladığı bir gezi ile bu ziyaret gerçekleşiyor. Gerekli izin, bir ay öncesinden, pasaport numaralarımızdan eşlerimizin çalıştığı işyerlerine kadar uzanan kişisel bilgilerimizin alınması ile grubumuzda olan Moskova'nın Macaristan Büyükelçisinin eşi Maria tarafından sağlanıyor. Dostluk Evi'ne ulaşım koyu mavi hatta bulunan Arbatskaya metro istasyonundan yapılıyor. Vozdvizhenka caddesi (улица Воздвиженка) 16 numarada  bulunan, metronun çıkışında hemen karşıda duran bu binaya Dostluk Evi diyorum ama yapı Morozov Evi olarak da biliniyor. Konağın tarihi ise filmlik hikayelerle dolu. Burası ilk olarak bir at sirki olarak kullanılmış. Rusların ilk profesyonel sirk performansları da bu mekanda olmuş. Sirk, 1982 yılında gaz lambasından çıkan bir yangınla yanmış, yıkılmış ve o dönemin zengin ailelerinden olan Bayan Morozova, bu mekanı almış.
 Rus stilinde mütevazi bir konak yaptırmış ve 24 yaşındaki oğluna hediye etmiş. İşte güçte pek gözü olmayan gezmeye, eğlenmeye ve aşka meşke düşkün olan oğlu Arseny, evin hediye edilmesinin hemen ardından mimar arkadaşı Mazyrin ile İspanya ve Portekiz'e seyahate çıkmış ve onların kültürlerinden çok etkilenerek, yeni evi ile ilgili kafasında bir sürü fikirle dönmüş Moskova'ya. İspanya'da görüp beğendiği bir sarayı model alarak evin tadilat çalışmalarını başlatmış. Tadilatından sonra evi annesine göstermiş ve annesinden şöyle bir eleştiri almış: " Senin aptalın biri olduğunu sadece ben biliyordum, şimdi bütün Moskova öğrenecek!"  Malesef Arseny'nin güçlü ilişkilerinin dışında az önce de değindiğim gibi herhangi bir konuda yeteneği yokmuş. Bu evi de sadece kardeşlerine olan hırsı nedeniyle yapmış. Arseny onlara " Sizin resimleriniz unutulacak ama benim evim sonsuza kadar ayakta duracak."  demiş. İşte bu motivasyonla evini yeniden baştan aşağı yüzyıllarca bir kuşaktan diğerine aktarılacak çekiciliğe getirmiş ve değer kazandırmış. Sonuca bakarsak Anatole France'ın "Hırs deyip geçmeyin; bu dünyada büyük olarak ne yapılırsa onun sayesinde yapılır." sözüne katılmamak içten değil. 


Yapımı 1899 yılında tamamlanmış ve Morozov Evi, dönemin en lüks konağı olmuş. Hatta kimilerince şaşkınlık ve alayla karşılanmış, İspanyol Evi ya da İspanyol Kalesi diye bahsedilmiş. Ev zamanla Arseny'nin verdiği ziyafetlerle ünlenmiş. Anlatılanlara göre bir ziyafet sırasında doldurulmuş ayakta duran bir ayının pençelerine tutturulan gümüş bir tepside, misafirlere siyah havyar ikram edilmiş (babası ne iş yapıyormuş şimdi merak ettim bakın). Arseny'nin mutlu günleri fazla sürmemiş. 35 yaşında, Tver şehrinde girdiği bir içki içme yarışında, söz irade gücüne gelmiş ve bizim Arseny acının üstesinden gelebileceğini herkese kanıtlamak istemiş. Kendini bacağından vurmuş ve bu şekilde ölmüş. Burada annesi de yukardaki gibi söverken oğluna, pek haksız değilmiş diyeceği geliyor insanın. Allah herkese akıl fikir versin, ne diyim! Arseny tüm servetini, ev de dahil sevdiği kız olan Konshina'ya miras bırakmış. Artık annesini acısını düşünün! Aile bu mirası geri almak için yasal yollardan epey çaba göstermiş ama hiçbirini genç kızdan geri alamamış. Konshina'da Arseny'nin izinden giderek evde ziyafetler vermeye devam etmiş. Bu genç hanımla birazdan evin bir çok köşesinde karşılaşacaksınız ve "Vay be ne çok seviyormuş kızı!" diyeceksiniz.





Konak bizim mirasyediye de kalmamış. Devrimde el konulmuş ve İşçi Derneği'ne dönüştürülmüş, Bolşevik Devriminin önde gelen kişileri tarafından kullanılmış. Devrimi destekleyen şairler olan Mayakovsky ve Yesenin burada dinletiler vermiş, film direktörü olan Eizenshtein de etkinlikler düzenlemiş. 1928 ve 1952 yılları arasında ise çeşitli ülkelerin büyükelçilikleri olarak kullanılmış. 1959 yılında ise Dostluk Evi'ne dönüştürülmüş ve halen Rus hükümetinin yabancı ülkelerle yaptıkları toplantılara, seminerlere ve sergilere ev sahipliği yapmakta. 





Şimdi o dönem dillere destan olan ki bu dönemde de dillere destan olmaması mümkün olmayan bu görkemli konağı gezmeye başlayalım. Girişte isim kontrolünün yapılmasına ek olarak aramızda Amerikan ve Macaristan Büyükelçilerinin eşleri olmasına rağmen prosedür açık, hepimiz güvenlik kontrolünden geçiyoruz.


İçeri girdiğimizde dışarıda gördüğüm güzelliğin, içerinin yanında zayıf kaldığını anlamak uzun sürmüyor. Girişteki bu şömineli odada av konsepti hakim.















Konakta kullanılan malzemeler çok özel ve değerliymiş. Bir kısmı farklı ülkelerden getirtilmiş.




Mozaikler muhteşem!







İşte konağın en gösterişli iki salonundan birindeyiz. Ayakta durup havyar servisi yapan ayıyı nereye koymuşlardır acaba bu arada?


Bu salonda yer gök rölyef ve heykellerle süslenmiş. Oldukça etkileyici. Annesi de nasıl beğenmemiş anlamıyorum ya neyse! Tabi annesinin giden paracıklardan ötürü de öfke duymuş olabileceği başka bir olasılık. Bu arada salonda gezerken kimse bir şeye dokunmayaya çalışıyor. Bunun üzerine görevli rahatlatıcı bir açıklama yapıyor ve rahat olmamızı istersek masalara oturabileceğimizi söylüyor. Bunun üzerine her birimiz bir Birleşmiş Milletler elçisi misali, dünden razı oturuyoruz koltuklara ve başlıyoruz o koltuklarda resimler çektirmeye.















Bir diğer ihtişamlı salon da burası. Burada Arseny'nin kız arkadaşını ne kadar sevdiğine ve önem verdiğine beraberce şahit oluyoruz. Arseny sevdiği kızın rölyeflerini yaptırmış ve çeşitli yerlere koydurmuş.





İşte evi kendisine miras bıraktığı sevdiği kızın şöminenin kenarındaki rölyefi.  


Veeee bir tanesi de kapının üzerindeki duvara yapılmış.



Bu da sevgili Arseny'nin şöminenin üzerinde duran rölyefi. İşin güzel kısmı aynısından bir de sevdiği kız için de yaptırmış ve kendisininki ile karşılıklı koydurmuş. O ara nasıl unuttuyorum ikisini aynı karede almayı bilmiyorum.




Kapı kolları ve kilitleri her zaman ki gibi ilgi odağım.





Ve diğer odalar...















Görevli bize özellikle dolapların kapaklarını, şifonyerlerin çekmecelerini açıp kapatarak gösteriyor ki her şey çok kaliteli olarak yapılmış ve her şey bugün ilk günkü gibi çalışır durumda. Pencereler bile orginal ve problemsiz çalışıyor.




Odanın bir kenarına yapılmış bu giderin ne için olduğunu pek anlamıyorum ama çok zarif olduğu kesin.


Evin her köşesindeki emek takdire şayan! Ustaların eline sağlık. Toprakları bol olsun!



Şu merdivenin trabzanlarının, ahşabın güzelliğine  bakın! Arseny süper iş çıkarmışsın! Ne demeli o dönemde laf edip dalga geçenler için. "Kıskananlar Çatlasın!" demeli sanırım :) Aslında bu tip yerlere tarihini öğrenip gitmek hep tercih ettiğim bir şeydir gezerken duyduğum hazzı artırmak için ama, bazen bu duygu yoğunluğu, hissetme ve içinde olma içgüdüsü yorucu olabiliyor doğrusu.













Yukarı çıkınca az önce aşağıda gezdiğimiz salona şimdi de yukarıdan bakıyoruz. Hemen yakınımızda duran heykeller buradan daha bir heybetli ve salon  da daha bir göz kamaştırıcı duruyor.

 









Görevlilere teşekkür edip bir hatıra fotoğrafı çektriyoruz.



Yukarıdaki koridor boyunca sıralanmış odalar mühürlerle kilitlenmiş. Tabi ki o odalarda ne olduğunu çok merak ediyorum. En çok da Arseny'in, sonra da kız arkadaşının yatak odalarını. Kimbilir oraları nasıl dekore etmişlerdir diye meraklanıp, merakımı içime gömüyorum.


Bizim için hazırlanan büfede bir şeyler atıştırıp ayak üstü sohpet ederken kırk yıl hatırı olan kahvemizi de içip bu güzel günü, yaptığı bu güzel organisazyon nedeniyle Maria'ya müteşekkir olarak bitiriyoruz.



Kaynaklar:
http://www.guideinmoscow.com/site.xp/051051050.html

Hiç yorum yok: