Moskova'da Plaj Keyfi

 Thanks to Phoebe Taplin for This Trip


Gezi liderimiz Phoebe Taplin bugün için süper bir gezi planı yapıp bize  Moskova'nın 65 km kuzeybatısında bulunan Solnechnegorsk'da (Солнечного́рск) plaj keyfi yaşatıyor. Solnechnegorsk, Moskova-Saint Petersburg karayolu üzerinde ve Senezh Gölü (Озеро Сенеж) kıyısına yerleşmiş bir şehir. Eskiden bir köy olan bu yörenin o dönemlerdeki adı Güneşli Tepe anlamındaki Solnechnaya Gora'ymış. 1938 yılında şehir olması ile birlikte bugünkü adını almış. Bu güzel şehre gitmek için buluşma yerimiz koyu yeşil hatta bulunan Voykovskaya (Во́йковская) metro istasyonu. Bugün kalabalık değiliz. Bu güzel şehri tanıma fırsatını yakalayacak beş kişiden biriyim. Metroda trenin arka tarafı yönünde çıkınca istasyon dışına, bineceğimiz 440 numaralı Солнечного́рск- Во́йковская otobüsünün durağına varmış oluyoruz zaten. On beş dakikada bir kalkan otobüsün bilet ücreti 95 Ruble( yaklaşık 5 Lira).

Otobüsteki yerim, bir yere ilk kez gittiğim zaman favorim olan sağdan ilk sıradaki koltukta şansa. Bu arada otobüs eski 302'lerin tipinde ve ücretini otobüse binerken şöföre ödeyip istediğiniz yere oturabiliyorsunuz. Belediye otobüsü gibi yani. Bu arada Moskova'daki şöför kardeşlerin de otobüslerini bizim şöförlerimiz gibi süslemeye meraklı oldukları, püsküllü perdelerinden belli. Derken şöför kontağı çeviriyor ve yolculuk başlıyor. Başlangıçta olan trafik, şehir dışına çıkınca açılıyor; bir ya da iki katlı Rusların "Daça" dedikleri yeşillikler içinde yazlık evlerinin yolumuza çıkmasıyla, yolculuk zevkli bir hal alıyor. Bu yazlık evleri, etraftaki taş, heykel gibi daçalarda kullanılabilecek malzemeler satan dükkanları, yol işaret tabelalarını, Moskova için şaşılacak derecede sıcak olan bir havada görünce moda giriyor, kendimi İzmir-Bodrum yolu üzerinde bir tatil beldesine gidiyormuş gibi hissetmeye başlıyorum. Bu arada böyle eski ve süslenmiş otobüsler görünce aklıma nedense bazı şarkılarını çok beğendiğim Orhan Gencebay gelir. Kimbilir küçükken bu otobüslere bindiğimde onun kasetleri mi çalıyordu ki acaba!









Ne ilginç bir otobüs durağı. Önü neden kapalı ki!


Solnechnegorsk şehir merkezine giriyoruz. Gökkuşağı gibi boyanmış bir apartman. Uzun bir binayı sıkıcı görünmekten kurtaran ne güzel bir fikir!


İşte  bu Fenerbahçeli uzun binayı gördüğümüzde indiğimizden bu, bir sonraki sefer için hatırlamamı kolaylaştırıcı bir son durak betimleyicisi olarak yazılıyor aklıma. Bir buçuk saatlik yolculuğumuzun ardından artık Solnechnegorsk'tayız. Buranın havası otobüsten iner inmez farkını belli ediyor. Yolda görsel unsurlardan etkilenip kendimi tatil beldesine gidiyormuş gibi hissetmemi, burada gözlerimi kapatıp nefes alarak, koklayarak  da tenimde de hissedebiliyorum. Acaba bunda burada bulunan 7 km²'lik yüz ölçümü ile Senezh Gölü'nün de etkisi var mıdır? Nemi etkilediği için olabilir diye düşünüyorum. Adı geçen göle ulaşmak için elimizde harita başlıyoruz aramaya. Gördüğünüz Fenerbehçeli binanın hemen solundaki caddeye giriyoruz. O cadde bitip de başka bir cadde onu kestiğinde solda bir parkın girişi gözüküyor. O parktan ulaşıyorsunuz göle. Oradan gölü nasıl bulurum diye düşünmeyin, karşıdan gelen bikinili, pareolu kızların geliş yolunu takip edin. Çok enteresan sanki Moskova yakınındaki bir şehre değil de bir sahil kasabasına geldik!




Tam kaplumbağa gibi evi sırtında :)



Parkın içi sanki açık hava heykel müzesi gibi. Grubu kaçırmadan hangisinin fotoğrafını çekeceğimi şaşırıyorum.







Fotoğrafta çok belli olmayabilir. Bu heykel kolları, bacakları ve başı kesilen, baş aşağı duran çıplak bir kadını tasvir ediyor.










Kaykaycı ve akrobatik bisikletçiler için dik platformlar da var bu parkta.



Ve derken göl görünüyorrrrrrrrr!!!


Burası plaj voleybolu, kafeleri ,sahil kenarı  mütevazi restoranı, kayıkları, deniz bisikletiyle tam bir sahil kasabası gibi. Kum plajı bile var. Çoluk çocuk mayosunu alan gelmiş. Hafta içi erken saat olmasına rağmen bir çok ziyaretçisi var.




Şu suda yüzen eve bayıldım. Gezinin ilerleyen saatlerinde biz onunla gezme zevkine erişeceğiz karizmatik kaptanımızla. Ama şimdi bir şeyler yiyip enerji toplama zamanı. Hemen iskelenin arkasındaki restorandan herbirimize birer et çeşidi, salata ve içecek alıyoruz. 1.050 Ruble ( yaklaşık 50 Lira) tutuyor. Tahmin ettiğimin aksine 5 kişi için çok uygun bir hesap. Bu arada restoranda hizmet self servis.


Beraber geldiğimiz arkadaşlarım mayolarını getirmişler ve yemeklerimiz gelene kadar iskeleden girip yüzüyorlar. Boyu geçen bulanık göl suyunda yüzemeyeceğimi bildiğimden ( muhakkak su yutarım ben çünkü) burada yüzmeyi aklımdan bile geçirmiyorum. Ayrıca iyi yüzücü olmadığıma ve bodyguardım da yanımda olmadığına göre bu zaten düşünülemez. Ama plaja bakınca benimle aynı fikirde olmayan onca insan var ki!





Bu arada az önce bu göle neden giremeyeceğimi sayarken aşağıdaki etkeni saymayı atlamışım. Gölün doğal yaşamının tıkırında olduğu, içindeki irili ufaklı onca balıktan belli. Bu arada su çok bulanık ya. Nasıl giriyorlar. Helal olsun valla, ne diyeyim! Bu arada bu resmi çektikten bir iki dakika sonra tekrar balığa baktığımda onu su yüzünde yatarken görüyor, panik oluyor ve çok üzülüyorum. Daha iki dakika önce salına salına yüzüyordu ne oldu buna birden böyle diye.  Ama üst resimdeki yakışıklı genç arkadaşım beni yatıştırıyor ve ellerini balığın üzerine gölge yaparak onu hareketlendiriyor, balık yine salına salına yüzmeye devam ediyor. Meğer bu balıklar güneşten etkilenip öyle ölmüş gibi yan yatarlarmış. Ne ilginç! Bir yaşıma daha giriyorum. Gözümle görmesem inanmazdım belki!


Ve şimdi yüzen eve binme zamanı. Şaka bir yana böyle bir yazlık ev olsa ne güzel olurdu. Sanki çok maliyetli bir şey de olmaz gibi geliyor. Ne dersin inşaatçı bodyguardım? Hayalleri bir kenara bırakıp gerçeklerle meşgul olalım. Her tarafı dövmeli, suskun, arada bir uzaklara bakarak sigarasını tüttüren karizmarik kaptanımız da dümene geçtiğine göre kendimizi Senezh Gölü'ne vurmanın tam zamanıdır.


Veee karşınızda karizmatik kaptanımız!!!













Burası da özel plaj gibi olmuş. Bunun gibi bir çok yerde görüyoruz bu küçük plajlardan.











Ve bu bulanık sularda görmediğimiz bir dalgıç kalmıştı!






Bir saat süren keyifli turumuzun sonuna geliyoruz.


Şuna bakın yaa. Çok eğlenceli gözüküyor. İstanbul'da da var mı bilmiyorum ama bunları ben ilk kez Moskova'da görüyorum. Hemen hemen bütün parklarda var bu eğlence. Bir kez denemeyi çok istiyorum ama aynı kapalı ortama bir çok kişinin girip orada nefes almasını da çok sağlıksız buluyorum. Tek endişem o; yoksa bir gün mutlaka denerdim, belki de hala deneyebilirim kendimi tutamazsam!


 Gölden ayrılık vakti geliyor.


 Burası ile ilgili olarak her şey iyi hoş da, bir şey hariç. Malum def-i hacet ihtiyacı. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim taşınabilir, detaylarını anlatmayacağım iğrenç tuvaletler bu göl kenarında da alternatifsiz malesef. Buraya geldiğinizde eğer çok umursamaz biri değilseniz bu hacet işi size dert olabilir.  Eğer böyle bir durumda kalırsanız size tavsiyem bizim de yaptığımız gibi müzeye kadar sabretmeniz.



Ve şimdi müzeye gitmek için şehir merkezine dönüyoruz.


 Gezi Sarayı Müze ve Sergi Merkezi'ne (Музейно-выставочный центр "Путевой дворец") biraz araştırıp sorşturduktan sonra varıyoruz. Çünkü liderimiz de bugün bizimle keşfediyor bu şehri. Müzeye giriş de yemekler gibi çok ucuz. 30 Ruble( yaklaşık 1.5 TL)   Müze tam benlik. Böyle ilgimi çeken müzelere ilk kez gittiğimde (alışverişte de) yalnız olmayı tercih ederim her zaman. Çünkü beraberimdekileri sıkmamak için istediğim kadar oyalanamıyorum incelemek araştırmak için. Burada da biraz öyle oluyor. Evde incelemek, üzere hızlı hızlı resimlerini çekiyorum. Buna rağmen grup dışarıda çoğu zaman olduğu gibi yine beni bekliyor. Bu telaşta müzenin resmini malesef çekmeyi unuttuğum için bu kapalı havada çekilmiş resmini ediniyorum. Müzenin adres ve telefon bilgilerine yazının sonunda ulaşılabilir.


Noel Baba'nın ilk kızağı gibi...






Ah ahhh! Bunlara bakmak çok duygusal. Müzeler ve sergilenen eşyalar, bana hep bunları kullanan kişiler gibi bir gün gelip yalan olacağımızı hatırlatır. Torunlarımızın çocuğu hatırlarsa bizi ne ala. Hanginiz, kaçınız dedenizin dedesini tanıyorsunuz? En azından ismen! Neyse ki artık teknoloji var da belki bizim kaderimiz onlarınkine benzemez.










Bizim Erzurum semaverleri baş köşede yerini almış. Keşke biz de köydeki dededen kalma semaverimizi ve kahve öğütücümüzü saklasaydık. Müzelik olmuş işte!


Çatallarda deyim yerindeyse diyemeyeceğim deyim tam yerinde çünkü "fi tarihinden" kalma.





Kahve öğütücüsü ile semaveri saklamadık ama babadan kalma bu makineyi sakladım işte. Evimde arada bir kullandığım bu dikiş makinesi bana terzi olan babamdan çok değerli bir hediye. Bu arada resimdeki dikiş makinesinin taşıma çantası da ne kadar güzelmiş öyle!


Neyse ki ablam da dededen kalma buna benzer bir koltuk saklıyor.






Malum düğün mevsimi! İlginç olan resimdeki herkesin sünnet şeritlerinden takması. (Sevgili Meral'in düzeltmesi ile bu genç kızın gelin olmadığını ve diğer genç kızlarla birlikte düğün için değil mezuniyet kutlamaları için orada olduklarını ve giyindiklerini  öğreniyorum)


Ve şehrin çarşı pazarı. Bir hanım da yola açtığı tezgah da açık bal satıyor.


Bu Fenerbahçeli binayı görmek dönüş için otobüs durağına geldiğimizi müjdeliyor. Müjdeliyor diyorum çünkü bu gezide de her zaman olduğu gibi gezi, tatil sonrası ayaklarım geri geri gitmiyor, evime gideceğim için mutluluk duyuyorum.






Müzenin Adresi : Солнечногорск Московской области, ул. Красная, д. 84
Telefonu:         : (4962)  64-15-77 , (4962 ) 64 - 26-75
Ziyaret Saatleri: 10:00-18:00 , Pazartesi-Salı  İngilizce rehberlik

Kaynaklar:

3 yorum:

MeRaiL dedi ki...

Gelin sandiginiz gencler aslinda lise mezuniyeti icin boyle giyinip, artik o kadar okul yilli (1. sinifta lise sona kadar, gerci lise anlayisi rusyada yoktur, duzdur) bittigi icin o seritlerden takarlar ve butun gun cok gec saatlere kadar eglenirler..
Rusya'da gelinler asla oyle seritlerden takmazlar. .;)

Nesibe dedi ki...

Ne güzel bir yermiş öyle.. Özellikle göl kenarındaki evlere bayıldım. Müze için seninle aynı düşüncedeyim, orada bir başıma saatler geçirebilirdim herhalde.. Ayaklarına, ellerine sağlık canım.

Ayşe Gençer Memiş dedi ki...

Sevgili Meral, şeritleri daha önce gelinlerin yanındaki kişilerin taktığını görmüştüm( Bu konuyu "Moskova Gelinleri ve Gelin Araba(cık)ları" yazımda da belirtmiştim). Burada da şeritleri ve gelin gibi giyinmiş kızları görünce bunun bir düğün olduğu düşündüm. Ama yanılmışım. Düzelmeniz ve ilginiz için çoook teşekkür ederim.