Ya Ya Ya Şa Şa Şa Phoebe Taplin Çok Yaşa

Kızıl Ordu Tiyatrosu


 Bu pazar gezimizi The Moscow News dergisinde Phoebe Taplin yazısını referans olarak yapıyoruz. Ona buradan bir kez daha çok teşekkür ediyorum. İyi ki var ve iyi ki onunla tanışma fırsatı yakaladım. Sadece benim için değil Moskova'da yaşayan tüm yabancılar için büyük bir fırsat o. Bu arada The Moscow News dergisi Moskova'da çeşitli restoran ve kafelerde ücretsiz olarak dağıtılmakta.
Phoebe'nin krokiyle verdiği gezi rotası, metroda kahverengi hatta bulunan Prospekt Mira'dan başlayıp o civarda yaklaşık altı kilometre yürüdükten sonra yine aynı metro istasyonunda  bitiyor. Kroki ve yol tarifiyle rotayı takip etmek, bilmece çözmeye benzediğinden çok keyifli. Bu arada tarif edilen yerleri bulmada I-Phone'un haritasının bize ciddi katkıları oluyor, onu da söylemeden geçmemeliyim. Biraz reklam gibi kokacak ama I-Phone harita ile adres bulmak çok kolay oluyor. 
Metrodan, Prospekt Mira'da turuncu hattan (tek çıkış var) çıkıyoruz dışarı. Sağa dönüp Durova Caddesi'ne (ул. Дурова) kadar yaklaşık 400 m. yürüyüp o caddeye dönüyoruz . Caddeyi ilerlediğimizde faal olan "Moskova Merkez Cami'sini (Moskova'daki camiler ile ilgili yazıma buradan ulaşabilirsiniz) ve ek inşaatını görüyoruz.






Bu arada işte Phoebe'nin krokisi.



Hedefe doğru ilerlerken merkezi bir semtte, sıradan bir apartmanın sıradan kapısı çekiyor dikkatimi yine. Rusya'daki kominist rejiminden kalma bu standart apartmanların kapılarına, bir yılı aşkın süredir burada yaşamama rağmen hala alıştığımı söyleyemem.


Camiye gelmeden soldaki Meshanskaya Ulitsa'ya sapıp (ул. Мещанская Durova Caddesi'nde soldan üçüncü cadde oluyor) Vasnetsova  Pereoluk'ya  (пер. Васнецова) varıyoruz. İlk durağımız Tretyakov Galerisi'nin cephesinin dizaynını yapan Wikipedia'ya göre mitolojik ve tarihsel konularda uzman olan Viktor Vasnetsov'un (Ви́ктор Миха́йлович Васнецо́в) 1894 yılında inşa ettiği ve yaşamının otuz yılını geçirdiği müzeye dönüştürülen evi (Дом-музей В. М. Васнецова). Phoebe'nin yazısına göre müze çarşamba ve pazar günleri açıkmış ve ücret pahalı değilmiş. Beşte kapanan müzeye ziyaretçiler en son dörtte alındığından biz dışından bakmakla yetinip yolumuza devam ediyoruz.




İşte gerçek bir sonbahar manzarası...


Eski Rus evleri tarzındaki bu yapı, özel bir dizayn şirketinin kullanımında.


Vasnetsova Pereulok'u devam edip Troitskaya Ulitsa'ya (ул. Троицкая) gelip ikinci durağımıza Trinity Kilisesi'ne ulaşıyoruz tam da çanlar çalarken. Bir türlü bitmek bilmeyen çanları çalma işini, zangoçun eline geçirdiği ipleri belli bir ritmle çekmesiyle yaptığını izliyorum. Zaten o kadar melodik olmasının başka yolu ne olabilirdi ki?



Burada biraz rotadan sapıyoruz ama olsun, bahsedilen parka ulaştık ya oh ne iyi!



Ve işte karşımızda Ünlü Kızıl Ordu Tiyatrosu. Bir kereliğine anlamasam da Rusça Tiyatro izlemek istiyorum uzun zamandır. O da burada olmalı diye karar veriyorum oracıkta.


Bu arada ağaçların gövdesi ne enterasan değil mi! Burgulu!



Tarihte hiç savaş kaybetmemiş az sayıdaki komutandan biriymiş bu nev-i şahsına münhasır Rus komutanı, Alexander Suvorov. Kızıl Ordu Tiyatrosu'nun hemen karşısındaki bu anıt, askerliğin kitabını da yazan bu komutana aitmiş.


Ve gezinin en eğlenceli kısmı. Daha önce Prospekt Mira'da böyle bir park olduğunu hiç duymamıştım. 


İşte bana "Bu nasıl bir şey!!!" dedirten bir dans alanı daha. Böyle bir şeyi daha önce Sokolniki Parkı'nda da görmüştüm. Ama oradaki alan buradan farklı olarak etrafı çevrilmişti ve seyredilmesi ancak parmaklıkların arasından bakılması ile mümkündü.  Burası tamamen açık, tiyatro gibi. Girip öylece oturuyorsun, istersen kalkıp dans ediyorsun. Tabi ki dans etmek için bazen sadece istemek yeterli olmuyor, bir de dans edecek partnere ihtiyaç duyuyorsun. Dans etmeyi o kadar çok istiyorum, içim gidiyor, aklım kalıyor ki neredeyse bir bey amcaya gidip "Amca, amca benimle dans eder misiniz?" diyeceğim. Bu dans ve müzik bana bir çocukluk anımı anımsatıyor. O zamandan antikaymışım, belli! İlkokul bire giderken, ablama beşinci sınıf mezuniyeti için pembe bir tuvalet alınmıştı ve ben bazı akşamlar pencereden bakarken, karanlık sokakta, üzerimde o pembe tuvaletle, rontumuzda öğretmenin kızının kaptığı yakışıklı T.Ö ile :))) müziğiyle, ritmiyle, figürleriyle aşağıdaki kayıttakine çok benzeyen hayalimdekine dansı (özellikle dönerken ellerini açtıkları kısım gibi) yaparak sokağımız boyunca bir aşağı bir yukarı dolaştığımızı düşünür, kendimi o hayalin içinde seyrederdim. İşte  Moskova'da, orta yaşın üzerindeki bir grup,  bana komik çocukluk anımı  hatırlatan bu dansı, sanki bir gösteri için aylardır hazırlanmışçasına yapıyorlar gibi öyle değil mi? Bu arada çocukluk hayalimden sonra bu insanları izleyince bir de yolun yarısı hayali oluşuyor bende, o da şu:  Ülkemiz insanının, yaşlılıklarında bir kenara itilmek ya da çekilmek yerine, hayatın içinde olup sadece nefes aldıklarının değil, yaşadıklarının da farkında olarak, refah ve huzur içinde yaşamaları; aşağıdaki kayıttaki gibi kendilerini mutlu etme haklarının, yeteneklerinin, uğraşlarının, imkanlarının olması ve bütün bunların da bilincinde olmaları; bunun gerçekleşebilmesi ve gelişebilmesi için de çocuk yaştan itibaren imkanların, ülkemin her bir vatandaşına eşit  ve kolay koşullarda sunulması. İşte şimdiki hayalim de bu! Ama bunun hayal olduğu açıkça belli oluyor gibi ne dersiniz? O günleri görür müyüz?








Benim gibi tadı damağında kalanlar için bir başka bir tarza bir tane daha...









Devam eden dansı izlemeyi bırakıp parkın içinde turlayıp rotamızı takip ediyoruz.



Burası da Hadise'nin Düm Tek Tek ile yarıştığı Eurovision yarışmasının yapıldığı Olimpisky  Spor Kompleksi.


Rotadan biraz sapıp Ulitsa Sovietskoy Armii'ye geliyoruz. Silahlı Kuvvetler Merkez Müzesi (Центрального музея Вооруженных Сил) yolun üzerinde karşımıza çıkıyor. 






Hemen yanındaki binanın bahçesindeki bu heykele bayıldım. Tavşanların, Titanik'te geminin önündeki gibi Rose ve Jack duruşu çok sempatik!


Yeni yapılmakta olan bir kilise...


Tipik bir manav...


Tifonovskaya Ulitsa'dan geçip Shchepkina Ulitsa'ya varıyor ve bu kırmızı kiremitten yapılma eski ve güzel kiliseyi görüyoruz. 


Artık yoruluyoruz ve bu sarı kiliseyi de gördükten sonra nihayet rotamızın sonuna yaklaşıyoruz.



Artık Hadise'nin yarıştığı Olympisky Spor Kompleksinin önündeyiz. Bu da demek oluyor ki varış noktasına çok yaklaştık. 


Toplanmakta olan bir pazar...


Ve son olarak midemizin çalan zillerini susturmaya kalıyor iş.



Kaynaklar:

Hiç yorum yok: