Noel yaklaşıyor ve dolayısıyla ülkelerin Noel kermesleri de birer birer yapılıyor. Bunların ilki kermesleri ile ünlü olan Almanlardan geliyor. Ben de renkli ve farklı şeyler görme meraklısı biri olarak bu fırsatı kaçırmıyor, geliri yardım kuruluşlarına bağışlanacak bu kermese iştirak ediyorum. Kurabiye evler, marzipanlar, kurabiyeler, çikolatalar, kekler, içecekler... Hepsi bu kermeste!
Kermes, Alman Büyükelçiliği'nde yapılıyor. Noel ağacı, bir aydan daha fazla zaman olmasına rağmen kurulmuş bile. Bu arada okuduğum bir habere göre, dünyada yeni yıl hazırlıklarına başlayan ilk şehir Moskova'ymış.
Kermese girişte ilk olarak günün en çarpıcı ve çekici ürünü karşılıyor beni. "Kurabiye Evler". Hansel ile Gratel'in çekiciliğine kanıp cadının tuzağına düşmelerine neden olan evin versiyonları. Gerçekten çok yaratıcı ve sevimliler. İnsan bunları yemeye kıyamaz ki! Fiyatları ortalama 1800 ruble (90 lira).
Eğer siz de bunun gibi bir zencefilli kurabiye evi yapmak isterseniz "Pastacı" Burcu Gençoğlu'nun tarifine buradan ulaşabilirsiniz.
Ya da aşağıdaki gibi bir zencefilli kurabiyeden ev yapmak isterseniz şablonlarının da verildiği İngilizce bir site olan Fashion-Era'dan alabilirsiniz tarifii. İnternette "gingerbread house" diye aratırsanız çok farklı süslemeler bulabilirsiniz.
Ve şimdi de dekore edilmiş Noel çikolataları. Siz alın adı olsun "Yeni Yıl" çikolataları.
Ve kekler... Bu ve diğer ambalajlı pastane ürünleri Die Lohner's adındaki bir firmaya ait.
Görüyorum ki Noel olsun, bayram olsun her şey kıymetli boğazlarımız için!
6 liralık noel şarapları...
Burada yeni yılın iyice yaklaştığını hissediyor ve karlar altında süslenmiş bir evin olduğu yeni yıl filmi izlemek istiyorum. Tavsiye edeceğiniz biri var mı?
Portakalları karanfil taneleri ile süslemek süper fikir!!!
Sağdaki kare paketlerdeki benim başta kürdan candığım çubukları fotoğraftaki bebeklerin ağzına koyunca duman çıkarıyormuş.
Noel Baba ve çam ağacı: Noel'in olmazsa olmazı.
Kermese ilgi büyük!
Arkadaki afiş, öyle sanıyorum ki kermesin gelirinin bağışlanacağı kurumlardan biri: Huzur evi
Bu arabalar sanki küçüklerden çok büyükler için gibi. Yanda duran beyle ölçekleyince büyükleri anlaşılıyor.
Kalabalıktan mıdır, aldığım için midir bilmem bir kaç şeyi fotoğraflamayı unutmuşum. Bunlardan biri çok sayıda çeşidinin olduğu marzipanlar(badem ezmeleri). İstanbul'da pahalı olan bu badem ezmeleri burada ucuz ve tadı da gayet güzel. Aşağıda gördüğünüz çikolata kaplı baton 80 ruble (yaklaşık 4 lira).
Bu kitaplar da çok ucuzlar. İkinci eller ama çoğunun sayfaları çevrilmemiş bile neredeyse. Yepyeniler. Burada fazla alternatif yok ama "Kış Kermesi"nde çok daha fazlası olacağından üç tane alıyor hevesimi oraya saklıyorum. İstanbul'daki kitapçılarda İngilizce kitapların fiyatlarını düşünecek olursak 2,5 lira, 5 lira bu kitaplar için gerçekten çok çok uygun.
Ve çocuklar için sabır sınavı bir takvim. Üzerinde 24 tane numara var (Noel'i saydırmak amaç çocuklara ama kimin umurunda, niyet önemli). Çocuk bu numaraları takip edip her gün bir tanesini açıyor (yap boz gibi parçalar çıkıyor). Ve birinin altında sürpriz bir çikolata var.
Bu kermesle Almanların ya da diğer hristiyan toplumlarının "Nerede o eski noeller!" gibi cümleler kurup kurmadıklarını merak ediyor; ülkeler kendilerine ait bir şeyler ya da üfürükten şeyler bulup onları bir şeymiş gibi allayıp pullayıp süsleyerek öne çıkarıp, bir hava, heyecan yaratmaya çalışırlarken ve hatta pazarlama malzemesi yaparlarken biz ne yapıyoruz diye düşünüyorum. Gittikçe artan bir oranla sahip olduğumuz değerleri bir kenara atıp onlarınkine dahil olmaya çalışıyoruz. Sanırım bu, insanımızın bazısına modernlik gibi geliyor. Kına gecesi yapmamak, yapılırsa da adına "bekarlığa veda gecesi" gibi isimler takmak, son zamanlarda bazılarımızın yapmayı en çok sevdiği şeylerden biri örneğin. Bir şeyin gerçekte ne kadar değerli ve çekici olduğu, aslında onun gerçekteki değerinden bile çok belki ona nasıl bir değer yüklendiği ile ilgili esasında. Hani sıkça söylenen bir sözde "Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemli" anlatılmaya çalışılan şey gibi. Değerlerimize biz burun ucuyla bakmaya başladıktan sonra, onları terk edip tu kaka dedikten sonra başkaları onlara nasıl değer versin, nasıl renk olarak görsün ki! Sevgililer günü, kadınlar günü gibi bir takım sebeplerden oluşturulmuş günler, olaylar diğer milletler tarafından yaygınlaştırılmaya çalışılırken, biz hali hazırda var olan değerlerimizi demode olmaktan, klasik olmaktan korkarak bir kenara atıp, moda olan ve bize ait olmayan olayların, günlerin peşi sıra takılıp gidiyoruz. Fena olan onların peşine takılıp gitmemiz değil, giderken bizimkileri boş bir konserve kutusu gibi tekmeleyip hor görerek bunu yapmamız. Bunu sadece özel zamanlar için değil, yiyecekler için dahi yapıyoruz. Hiç tahammül edemiyorum dizilerde, filmlerde suşi yiyen erkeklerin modern, çekici, cazip kabul edilirken, lahmacun yiyenlerin kıro, hanzo veya alay konusu olarak sunulmasına. İnsanların artık Orhan Gencebay sevdiğini söylemekten çekinir oldukları gibi, kıro etiketini yemekten korktuklarından grup içinde lahmacun yemekten de çekinirlerse bu hiç de şaşılacak bir şey olmayacaktır bu gidişle. Bu nasıl bir komplekstir hiç anlayamıyorum.
Hayattan zevk alabilmek için ihtiyacımız şey olan renkler elbette. Bu renkler başka toplumlardaki gelenekler, uygulamalar da olabilir. Sorun elbette bu değil. Demek istediğim şey, bir fanusun içine kapanıp kendi dünyamızda yaşayalım kesinlikle değil. Fanusu kırıp dünya ile bütünleşelim ama bunu yapmanın temel koşulu olarak kendi değerlerimizi terk etmek zorunda olmadığımızı fark edelim. Başka ülkerin gözünde millet olarak değerli olabilmek için değerlerimize sahip çıkalım.
Nereden girdim nereden çıktım değil mi? Ama bu konularda biraz silkinmeli ve diğerleri gibi olduğumuz zaman değil ancak kendimiz olabildiğimiz ve diğer toplumlara öyle uyum sağladığımız sürece millet olarak gerçek bir değer oluşturabileceğimizin farkına varmalıyız.
Bugün eski noeller diye ahlanıp vahlanmak yerine Almanların noellerine sahip çıktığını, bundan utanmayıp, terketmeyip göğüslerini gere gere başkalarına pazarladıklarını görüyor, bundan onlar adına memnun oluyorum. Ayrıca, Noel'de neyi öne çıkarmış olduklarını öğreniyor, özellikle kurabiye evlerini tanımış olmaktan mutlu bir hafta sonraki Uluslararası Kadınlar Derneği için yılın olayı olan 60 büyükelçiliğin katılımı ile yapılacak kermes için sabırsızlanarak bizim de kendi değerlerine sahip başka kültürlere uyum sağlayabilen bir toplum olabilemeyi başaracağımız günlere ulaşmamızı umuyor, yürekten istiyor ve bu düşüncelerle evime dönüyorum.
Diğer kermes yazılarım :
4 yorum:
Süpersin ne diyim, tek nefeste okudum desem yalan olmaz... Evlere bayıldım, evi beceremesem de çocukların pastaları için süsleme fikirleri verdi bana. Teşekkürler canım...
Bu kurabiye evleri yapıp yapamayacağımızı öğrenmenin en iyi yolu denemek! Olmadı bisküvi niyetine yeriz nolcak ki!
Blogu yazma tarzını çok beğeniyorum. Bir dönem epeyce aranmıştım Moskova'da yaşayıp blog yazanları ama kimse yoktu. Şimdi mutluluyum ki ufak da olsa bir listem var. Bu yazındaki başlangıç ve bitişi çok beğendim sanırım yazmış olsaydım ben de aynı cümleleri kurardım yani tüm duygu ve düşüncelerime tercüman olmuşsun. ben de şunu eklemek isterim: 'Bizde yapılan ya da bize ait hep ığğğğ, banal; elin avrupalısı yaparsa ahh çok harika, çok modern'
Bu arada yarın çocuk klübünden sonra bir grup halinde biz de muhtemelen IWC kermesinde Türk masasında olucaz! Olur a belki görüşürüz :)
Sevgili Çelebi öncelikle motive edici yorumun için çok teşekkür ederim..
Bugün kermeste stantlarımıza uğradım. İkisi de çok başarılıydı onu söylemeliyim ilk olarak! Seni de görür müyüm diye bakındım ama denk gelemedik sanırım. Umarım başka bir zaman planlı olarak görüşürüz.
Sevgiler
Yorum Gönder