Önünden geçerken vitrindeki bebekleri fark edip oyuncakçı olduğunu düşündüğüm düz ayak küçük mağazaya girdiğimde buranın bir mağaza değil bir müze olduğunu görmüştüm bir yıl kadar önce. Büyük bir keyifle gezdiğim bu Oyuncak Bebek Müzesi'nin fotoğraflarını çekip sanal gezi defterim olan bu blogda saklamayı uzun zamandır istiyordum, kısmet bugüneymiş. Müzeye Kitay Gorod metrosundan ulaşılabileceği gibi Çistiye Prudi metrosundan da ulaşılabiliniyor ki ben onu tercih ediyorum. Çistiye Prudi istasyonundan çıktıktan sonra Çistiye Prudi Bulvar (бул. Чистопрудный) yönünde ilerleyip bir zamanlar kasapların kestikleri hayvanların kanlarını akıttıkları sonradan da temizlenip Temiz Gölet (Çistiye Prudi, Чистые пруды) adını alan gölün yanından geçip yürüyoruz.
Gölet tamamen buz tutmuş ve bir beyin küçük bir çocuğu kızakla üzerinde gezdirdiğine şahit oluyoruz.
Gölü geçip ilerleyince sağ tarafta karşımıza çıkan bu rölyeflerle dolu olan bina da bloğumda hep yer vermek istediklerimden biriydi ki o da bu güne kısmet oluyor. Onu da geçip Pokrovka Caddesi (ул. Покровка)'ne sapıyoruz.
Bu da binanın giriş katındaki bir dükkana giriş merdiveni. Bina ile uyumlu motiflerden oluşan bir trabzan!
Bu süslü binayı geçip Pokrovka Caddesi boyunca biraz ilerlediğimizde sağda, numara 13'de bu küçük ama bebeğin bir çok çeşidine rastlayabileceğimiz ve öyle sanıyorum ki bütün kız çocuklarının görmek isteyeceği müzeye, Benzersiz Bebek Müzesi (Музей уникальный кукол)'ne varıyoruz. Sergilenen oyuncakların çoğu 1800'lü yıllardan kalma.
Müzeye giriş ücretsiz. Fotoğraf çekimi ise 100 Ruble (yaklaşık 5 TL)
Müze Julia Vishnevskaya (юлия вишневская) adında bir hanım tarafından 1996 yılında Moskova'daki ilk ve tek oyuncak bebek müzesi olma özelliği ile açılmış. Detaylı bilgiyi müzenin sitesinden yani buradan ulaşılabilir. Keyifli bir site. Bir müzik kutusu müziği eşliğinde müzede küçük bir sanal tur da yapılabiliyor.
Önünden bir çok insanın geçip gittiği ancak pek çoğunun da müze olduğunun farkına varmadığına inandığım bu müzeyi gezmeye başlayalım. Bu arada camların arkasından güzel fotoğraflar alabilmek çok zor. Parlamalar için üzgünüm.
Yıllar öncesinin dizisi Küçük Ev'in ahalisinin yatmadan önceki halleri gibi...
Sağdaki başı bağlı olan gözlerini nasıl açmış öyle. Ona bakan bebek strese girer alimallah!
Alice harikalar diyarında...
Ve evleri...
Çift yüzlü bebekler çok ilginç Bu müzenin öncesinde daha önce hiç bir yerde rastlamamıştım. Bir başka ilginç şey ise yüzlerdeki ifadelerin birbirinden farklı olması. Biri ağlamaklı iken diğeri gülümsüyor.
Ya da biri uyukluyorsa diğeri uyanık!
Bunlarda bebuşkaların çeyizleri olsa gerek :)))
Bu ve üst fotoğrafta yer alan iki fotoğraftan biri. Kime ait acaba? Bu oyuncakların sahibi olabilir mi acaba ya da Sevgili Julia'nın küçüklüğü!
Ütüler...
Dikiş takımları...
Dikiş makineleri...
Katinanın elinde makası dikemezzzz ah dikemez!!!
Çok süslüyüz canım!
Kuklalar...
Ve bir berber dükkanı...
Bu bebeği, babası ölüp de Londra'da öğrenci olduğu okula hizmetçi olarak devam etmek zorunda kalan Sara'nın eski sınıf arkadaşı kötü kalpli şımarık Lavinia'ya benzettim.
Biraz da Uzakdoğu'dan oyuncaklar...
İfade süpermiş!
Bunlar çok farklı oldu diğer bebişlerden sonra!
Bu fotoğrafta benim yıldızım, alt tarafta gözlerini açmış olan cimcime!
Tin tin tini mini hanım, tin tin tin tini mini hanımmm seni seviyor canım!
Bunlar da babaları ölünce zengin akrabalarının yanına sığınan film karakterlerini anımsattı bana.
Kokoşlar!!! Sindrella'nın üvey kardeşleri gibi...
Bu ise Heide'deki Clara'nın anneannesini gibi.
Dudaklara, dişlere dikkat! Hiç bu kadar kalın kaşlı bebek görmemiştim. Aslında çok değişik bir bebek bu incelendiğinde.
Ninesiyle bebesi aynı beşikte galiba. Bu da bana Benjamin Button'ı anımsattı :)
Ayy çoook şeker bu. Keşke benim olsaydı! Bakışlarını yerim onun. Bir de boynunu bükmüş. Bir oyuncağa bu kadar güzel ifade nasıl verilir hayret. Helal olsun yapanın canına sağlık tabi eğer hala aramızdaysa!
Fi tarihinden kalma kurşun askerler...
Beden dilinden anladığım kadarıyla deduşka teyzem sanki müzenin katalok çekimlerini yapıyormuşum gibi çok fotoğraf almamdan darlandı mı ne!
Müzeden çıkıp Kızıl Meydan'a yürüyor, Gum'un enfes dondurmasını kar altında yiyorum ve ayrıca İstanbul'da Sunay Akın'ın bin bir özenle yaptığı "Oyuncak Müzesi" hatırlayıp mutlu oluyor, bir sonraki İstanbul seferimde bu müzeyi de gezmeyi planlıyorum.
8 yorum:
Müthiş, bebeklerin hepsi süper.. Sanki küçük bir müze değilde çok daha büyük biryer gibi. Dediğin gibi bebeklerin ifadeleri nasılda farklı, ruh hali, kişilik yansıtıyor. Bayıldım gerçekten, süper. Ellerine sağlık canım.
Kesinlikle öyle! Ve tabi ki tam İdil ile Eliflik burası. Gelince götüreceğim onları inşallah!!!
Annecimmmmm bebekler korku filminden çıkmış gibiler ay ben niye korktum bunlardan bilmiyorum ama korktum işte ödlek ben :)
İfadeler, bakışlar gerçekçi yapılmış ondan mı ürktün acaba Sibelcim :)))
Ben de senin yorumundan sonra çocukluğumda seyrettiğim bir korku filmini hatırladım. Bu filmi seyreden birine rastlayamamakla beraber onunla ilgili hatırladığım şey, bu tip oyuncak bebeklerin gözlerinden damla damla kan akmasıydı. (İnşallah daha fazla ürkütmemişimdir! )
selamlar
bazılarının ifadesi ne kadar gerçekçi
koca kadınım bebek görünce hala gözlerim parlıyor oyuncak veya canlı farketmez !
Neval kesinlikle katılıyorum sana, bakışlar ifadeler çok gerçekçi ve türlü türlü! Ama canlı bebekler bir başka, melek gibi oluyorlar, hele o mis kokuları yok mu! Canım istedi şimdi:)))
ahh canın istediyse o zaman Mevlam versin size sevgili ayşe.bloguma hoşgeldin
Hoşbulduk :)))
ve A M İ N ! ! !
Yorum Gönder