İznik’te Gözü Gönlü Açan Sakura Yürüyüşü




İstanbul Doğa Sporları Kulübü ile İznik’in Tacir Köyü'ne doğru sakuralarla buluşmak üzere yola çıkıyoruz. Eskihisar’da arabalı vapurla geçiyoruz Bursa'ya. Hava mis, pırıl pırl. Tam vapur havası. Kahvaltımızı vapurda yapıp biraz denizi seyrediyoruz. Denizin tüm güzel enerjisinin yanında vapur kıyıya yaklaştıkça müsilajları görmek üzüyor. Kahvaltı, deniz seyri, muhabbet derken hemen bitiyor deniz yolculuğu ve araca geçip yola karayolu ile devam ediyoruz.







Uzun yolda olmak insana kendiyle buluşma fırsatı sunuyor. Oldum olası severim.

İznik'in Tacir Köyü’ne varıyoruz. Yürüyüş liderimiz gerekli bilgilendirmeler yapıyor.

Şimdi mis gibi doğanın içine girip ayak izimizden başka iz bırakmamak ve elbette doğayla hemhal olup mest olmak hedefiyle doğaya dalıp yürüyüşü başlatıyoruz. 

Türlü türül ot var kokusu birbirine karışan... Naneler özellikle çok tazeleyici...



Kiraz, şeftali ve erik ağaçlarının çiçekleri kısa süreli açıyormuş, bu nedenle kaçırmadığımıza  seviniyorum. Ne güzeller...


Yürüyüşün bir yerinde 10 dakika kadar sessizlik yürüyüşü yapıyoruz. Bu bize doğadaki sesleri, kokulara daha iyi odaklanma ve onları hissetme fırsatı veriyor. Sessizlik insana kendini de fark ettiriyor, her açıdan vitaminli... 

Rehberimiz fiziksel ve ruhsal iyiliğin artırılması için Japonlar tarafından ortaya atılan "orman banyosu" ifadesinden bahsetti. Katılmamak mümkün değil, doğa restoratif gücüyle üzerimizdeki birçok olumsuzluğu onarıyor, Japonaların ifadesiyle yıkıyor. Doğayla bütünleşip sessizlikle gelen iyiliğe orman banyosu demek bana göre gerçekten abartı olmaz. Bacaklar, kaslar ertesi gün yürüyüşü sık sık hatırlatsa da o bir iki güne geçiyor ama zihinsel rahatlamanın etkisi çok daha uzun sürüyor. İşte bu nedenle nasıl ki vücudumuz bizden banyo istiyorsa emin olun ruhumuz da istiyor.



Yemek molası verdiğimiz yerde karşı tepede, tepeyi bezeyen, çan seslerini doğanın müziği yapan koyun keçi sürüsünü görmüştük o tarafa yürüdüğümüzde bizi tatlı bir sürpriz karşılıyor. Yavru bir keçi sürüyü bulmaya çalışıyor. Bu niyetteyken bir çaba gördüğü otları yemeye durması öyle devam etmesi çok sevimli. Ekip olarak patikayı ambulansa yol verir gibi küçük keçiye yol veriyoruz. Dilerim hemencecik ulaşmıştır ailesine. Küçük keçi benim hatırlayabildiğim en eski anıyı getirdi gözlerimin önüne, köydeki keçimin satılmasıyla ayrılık anındaki hüzünlü vedamı…

Yolda bir de kaplumbağa ve küçük bir de yılan gördük. Onları görüntüleyemedim ne yazık ki.

Tırmanma ve inişlerle süslenmiş yürüyüş ratamızı aşağıda gösterildiği şekilde tamamlayıp yol üstü bir lezzet durağında yediğimiz akşam yemeği ile tamamlıyoruz

ve doğanın restoratif gücünü yüklemiş olarak şehre dönüp hayata kaldığımız yerden devam ediyoruz.


Bu sağlıklı ve keyifli yürüyüş rotası için İstanbul Doğa Sporları Kulübüne ve rehberimiz Sevgili Mesut Tuna’ya teşekkür ederim


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş Ayşe. Kalemine sağlık. Özellikle de orman banyosu, ben duymamışım bu muhabbeti.