Trabzonspor ile Lujniki Randevusu



Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne kabul edilmeyip Trabzonspor'un davet edilmesinden sonra Trabzonspor'un rakipleri arasında ÇSK Moskova'nın olduğunu duymak özellikle Trabzonsporlu eşim başta olmak üzere bizi ailecek çok mutlu etti. Bu maçla ilgili diğer bir şansımız da benim Moskova'da olduğum zamana denk gelmesiydi. Yapacak tek şey İstanbul seyahatimde yaptığım bayrak ve bere alışverişi ile hazır olduğumuz maçın gününün gelmesini heyecanla beklemekti. Nihayet gün geldi. Eşim pek olmasa da ben yenebileceğimizden en azından berabere kalacağımızdan umutla bir kaç arkadaşımız ve yedinci ayın eşiğinde olan minişimizle birlikte Moskova'nın en büyük stadyumu olan Lujniki'nin yolunu tutuyoruz. Stadyum'a kırmızı hatta bulunan Sportivnaya metro istasyonundan gidiliyor.  Metro ve etraf pek kalabalık olmadığını görünce bunu Lujniki'nin büyük bir stadyum olmasından ötürü taraftarların çok sistemli bir şekilde içeri alınacak olması ihtimaline bağlıyorum.


Lujniki Olimpik Tesisleri ya da kısa adıyla Lujniki Stadyumu'na (Стадион Лужники)  kısa bir yürüyüşten sonra varıyoruz. 78.360 kişi oturma kapasiteli Lujniki Stadyum'u 2007-2008 Şampiyonlar Ligi'nin finalinin de oynandığı Moskova'nın en önemli sportif yatırımlarından biri. Maksimum kapasitesine 1980 Yaz Olimpiyatları'nda 103.000 kişi ile ulaşmış. Bu arada Galatasaray ve Beşiktaş, bu stadta Spartak Moskova ile karşılaşmışlar ve her iki maçtan da galip çıkmışlar. Ne diyelim darısı başımıza!


Her stadyumun çevresinde olduğu gibi klasik burada da atkı bere, bayrak stantları hazır. Eşimin de aldığı atkıda Fair Play'in süper bir örneği olarak her iki takımın isimleri yazılı. Futbol bir çok kişinin anlamadığı ya da anlamak istemediği bir oyundan başka ne ki de bu böyle olmasın öyle değil mi!


Stadyuma girişte bir çok güvenlik noktasından geçiyoruz. Güvenlik kapılarından ayrı olarak polisler bir çok noktada el kontrolü de yapıyor. Tüm bu güvenlik noktalarından geçtikten sonra stadyumun giriş kapılarına geliyoruz. Ali Sami Yen'de gittiğim maçlarda böyle bir sistem yoktu bilmiyorum Arena'da var mı acaba ama olması gereken sistem bu. Ne güzel biletini barkod okuyucuda okut ve stadyuma gir, böylece taraftarları hızlıca içeri al ve izleyicilerin de biletsiz içeri girmelerini engelle!


Bu arada bilet demişken , biletleri Trabzonspor'un internet sayfasından 30 TL'ye alıyor, maç günü de standdan alıyoruz ve görüyoruz ki biletin üzerinde 350 Ruble (yaklaşık 18 TL) yazıyor. Aradaki fark sanırım TS'a komisyon olarak kalıyor.



Artık stadyumdayız!


Her giriş kapısında görevliler var ve biletlerin yerlerini kontrol edip geçişe öyle izin veriyorlar.


Bu engeli de aştıktan sonra nihayet bir avuç Trabzonsporlu ile birlikteyiz.


Yerimize oturduktan sonra  dışarıda neden kalabalık olmadığını anlıyorum. Meğer yaklaşık 80.000 kapasiteli stadyumdaki maça rağabet fazla değilmiş. Nerede benim Ali Sami Yen'de gittiğim GS-PSV Eindhoven maçının beni korkutacak derecedeki coşkusu, nerede bu maçınki. Ama olsun maksat hem Lujniki'yi görmek hem de Trabzonsporumuza destek olmak öyle değil mi!


Takımlar sahada, ısınıyorlar!


İşte canım Trabzonsporlum!


Maç kadromuz!


Bu arada ben Galatasaray'lıyım ama bu artık bu bir takım maçı gibi değil, milli bir maç öyle değil mi! Hem eşim o kadar haşır neşir ki Trabzonsporla kendi takımımdan daha iyi biliyorum ve takip ediyorum sayesinde. 
Ya ya ya şa şa şa, Trabzonspor çok yaşa!  


İşte şimdi Şampiyonlar Ligi'nin klasik o güzel müziği çalınıyor. Bu da demek oluyor ki maç başlıyorrrrrrr!!!


İşte takımımız sahada ve maça hazır!


Ve İngiliz hakemin düdüğü ile maç başlıyor, haydi Bismillah!


Maçın başlarında önümüzde seyreden bizi umutlandıran heyecanlı dakikalar...


29. dakikada aman aman aman sesleri arasında top gidiyor ve ağlarımıza takılıyor. Olmadı bu şimdi ya! Ama olsun bir gol ve daha maçın başlarındayız, hala umutluyuz!


Umutlandığımız bir kaç pozisyon daha!


Bu arada maçı stadtan izlemek çok zevkli. Gerçi insanı maçın konsantrasyonundan koparan şeyler çokça oluyor ama alttaki fotoğraftaki gibi bir futbolcunun kontra atağa karşı tedbir amaçlı orta sahada beklediğini, topsuz alanda kimin kimi kovaladığı gibi kameralara yansımayan şeyler de izleme fırsatı oluyor.



Şenol Güneş her zamanki gibi bu dakikalarda da oturduğu yerde oturamıyor! Bu arada hava gittikçe soğuyor, hareketsizliğimizin de etkisiyle yavaş yavaş üşümeye başlıyoruz.


İlk yarı 1-0'lık sonuçla bitiyor. Bu arada eşimin Trabzonspor taraftarı için söylediklerini şimdi daha iyi anlıyorum. Taraftar tezahurat yapmak konusunda ya pek hevesli değil ya da taraftarı ateşlendirip organize edecek başarılı amigoları yok! İnsan maça gider de sesi kısılmadan döner mi hiç!


İkinci yarının başlaması ile ümitlerimiz zayıflıyor. Çünkü takımımızın etkinliği iyice azalıyor. Bu düşüncelerdeyken ve maçın sonuna yavaş yavaş yaklaşıyorken bir gol daha filelerimizi havalandırıyor. Durum 2-0!


İkinci golden sonra durumumuz iyice umutsuzluğa sürükleniyor ve ikinci golden tam 10 dakika sonra maç bitimine çok az kalmışken üçüncü golle son darbeyi vuruyor ÇSK Moskova! Yenseydik ya da berabere kalsaydık ne güzel olurdu tabi ki ama bugün burada olmak ve takımımızı desteklemek bile çok güzel. Canın sağolsun Trabzonspor, bir dahaki maçta Burak da oynayacağından galibiyet  o zamana inşallah! Bu arada maçın bitiminde önce ev sahibi takımın taraftarlarının stadtan çıkarılacağını, konuk taraftarların beklemesi konusunda yapılan uyarı anonsunu duyuyoruz. Bu, o soğukta hiç iyi bir haber değil. Bu bekleme sürecinde fair playin bir başka örneğine de şahit oluyoruz. Bir kaç Türk taraftar küçümen Rus polislere Trabzonspor bayrağı hediye ediyor ve polisler bayrağı memnuniyetle alıp kabanlarının içine sokuyorlar, hem de bir değil birkaç tanesini! 


Neredeyse bir saat kadar bekleyip ancak öyle çıkabiliyoruz stadtan. Dışarı çıkınca güvenliğin inanılmaz olduğunu görüyoruz. Tabur tabur polisler gidip geliyor metroya kadar taraftarlara eşlik eden ve metroda ev sahibi takım istasyondan ayrılmadan konuk takımın istasyona inmesine, iki tarafın karşılaşmasına kesinlikle izin verilmiyor. Biz de bu gerekçe ile polis tarafından yürüyen merdivenlerin başında bir süre bekletiliyoruz. Aşağıda yine bir çok polisin beklediğini görüyoruz platforma inince. Bu kadar güvenlik önlemi ile güvenli bir şekilde varıyoruz yuvamıza. Ertesi gün eşime bir Trabzonspor köşesi hazırlıyorum. Bu köşenin olmazsa olmazı minişimizin forması da elbette köşedeki yerini alıyor. 


Moskova günlerimize güzel bir anı olarak giren bu maçta olmadı ama umuyorum ki diğer maçlarda Trabzonspor başarılı olsun ve gruptan çıksın! Şansın bol, gücün kuvvetin, taktiğin yerinde olsun Trabzonspor!




2 yorum:

Noni dedi ki...

Ben o minik tulumu yerim yerrrr ;)

Ayşe Gençer Memiş dedi ki...

Nonişkam ben de önünden gelip geçerken zor tutuyorum kendimi, bazen tutamıyorum bile hi hiii!!!