Ne Çektin Be Montessori !



NTV'de yayınlanan Olağanüstü Kadınlar belgesel serisinin sekizinci bölümü Maria Montessori'ye ayrılmış. Belgesel oldukça ilgi çekici. Onun hayatını, metodunu anlatırken aynı zamanda Mussoli'nin İtalya'sı ve yüzyıl öncesinin Avrupa'sı çok ilgi çekici ve sürükleyici bir şekilde aktarılıyor. Montessori Montessori olmuş ama ne çekmiş onu da gösteriyor. Ne azimli, ne hırslı, ne idealist bir kadınmış öyle. Helal olsun! O dönemde üniversitede bütün erkek öğrenciler anfide yerini almadan kız öğrenciler anfiye giremezmiş. Tıp eğitimi aldığında yanında erkekler varken kadavrada çalışması uygun görülmediğinden bunu ancak yalnızken yapabiliyormuş; evli kadınlar çalışamadığından hamile kaldığında evlenememiş, çocuğunu bir çiftlikteki aileye teslim etmiş ve oğlunu bir teyze gibi ziyaret etmiş. Daha neler neler... İlginizi çektiyse hepsi aşağıdaki belgeselde...






Neden Montessori Metodu?


Gün geçtikçe Montessori Metodu'na ilgim artıyor ve bu konuda edindiğim bilgileri burada da paylaşmak istiyorum. Bunlardan biri de Montessori ile tanışmama vesile olan okul öncesi eğitim öğretmeni olan kuzenimin ki o bu sene Bahçelievler Bölgesindeki bir okuldaki sınıfında öğrencilerini bu metod ile  yetiştirmeye başlayacak, bu metodun İstanbul'daki devlet okullarında uygulanmasının önderi Montessori Eğitim Sistemi’nin gönüllü proje koordinatörü olan Sayın Hayriye CİNBİR ile yaptığı ropörtaj. Aşağıda ilgili röportajı bulabilirsiniz. Umarım sizin de ilginizi çeker.

Merhaba Madam Montessori

25.06.2013
Madam Montessori ve onun eğitim anlayışı ile okul öncesi eğitim öğretmeni kuzenim Sevilay sayesinde tanıştım. Allah razı olsun ondan, bu ismi ve eğitim tarzını anlattıktan sonra nerede Montessori lafını duysam ya da okusam kulaklarım tavşan kulağı gibi dikiliyor. Meğer karşıma çıkıyormuş ama ne olduğunu bilmediğim için algıda seçicilik denen olay yüzünden görüp geçiyormuşum.  Montessori metodu ile tanışmak için kolları sıvadım, okudum, araştırdım.  Maria Montessori 1870-1952 yılları arasında yaşamış İtalyan bir bilim insanı ve eğitimciymiş. Aynı zamanda İtalya'nın ilk kadın doktoruymuş. Hakkında detaylı ve ilgi çekici bilgilere buradan ve buradan ulaşabilirsiniz. Maria Montessori, çocukların ödüllerden, cezalardan, yetişkinler tarafından programlanmış eğitimden, oyuncaklardan, şekerlemelerden, öğretmen masasından, toplu derslerden hoşlanmadıklarını; özgür seçimden, hatalarını kendilerinin denetiminden, hareket etmekten, sessizlikten, sosyal ilişkilerinin kendileri tarafından kurulmasından, çevrelerinin düzenli ve temiz olmasından, özgür faaliyete dayalı bir disiplinden, kitapsız okuma ve yazmadan, alıştırmaların tekrarından hoşlandıklarını gözlemlemiş ve bunlara dayanarak bir eğitim metodu geliştirmiş.

Bayram Hazırlıklarımız :)))




Bu bayram geçen bayramdaki eksiğimizi telafi etmeye çalıştık ve minikler için bir şeyler hazırladık. Şekersiz bayram olmaz deyip şeker çocukları mutlu etmek için mütevazi paketler yapmaya koyulduk kızımla. İçinde çikolata, şeker çeşitleri koyduk. Şeffaf kaplara sarıp bonbon şekeri görünümü verdik ambalajlara. Kenarları kurdelelerle tutturup eğlenceli stikırlar da yapıştırdık mı tamamdır dedik. Bir de kitap hediyelerimiz var. Biri, çok beğenip birini Betül'ümün kitaplığına koymak diğerlerini hediye etmek için kitapçıdakilerin tamamını   aldığım Lulu'nun Serüvenleri! Betülüm izin verseydi ayak üstü hepsini okuyacaktım öyle güzeldi mesajı kitabın! İlgilenenler için kitabın arka kapak yazısını yazının sonuna ekleyeceğim.

Bu arada bu vesile ile herkesin bayramını kutlar, mutlu bayramlar dilerim.



Offf Off Dedirten Amsterdam Halk Kütüphanesi




Bu yaz tatilimizde Amsterdam ve Paris'e gittik. Ve ben bu 8 günlük tatilde gördüğüm onca şey arasından ilk olarak bu kütüphaneyi, Amsterdam Halk kütüphanesini (Openbare Bibliotheek Amsterdam) yazmak istedim. Bu keşke  bizde de olsaydı diye içimin gittiği bir şey olduğundan olsa gerek. Sevgili ev sahibemiz Çiğdem'in (onu ayrı bir yazıda anlatacağım) tavsiyesi ile gittiğimiz bu kütüphaneden çıkınca, hatta çıkmadan katlar, bölümler arasında gezinince  bizde neden böylesi modern ve kolay ulaşılabilir bir kütüphane yok diye başladı moralim bozulmaya, omuzlarım düşmeye. Bu yüzden Çiğdemciğim iyi mi etti kötü mü etti bilmiyorum benim gibi bir kütüphane severi oraya yönlendirmekle. Bana söylediğinde demiştim ki "Hmm kütüphane kokusunu çok severim, gidip bir içime çekeyim!" İstanbul'da ve Ankara'da gittiğim bütün kütüphanelerde, okul kokusu, tiyatro kokusu gibi zihnime yer eden bu kokunun izine Amsterdam Halk Kütüphanesi'nde rastlamayınca oldukça şaşırdım. Nedenini anlayamadım doğrusu, bizdeki kitaplar mı eski, yoksa çok mu ortada duruyorlar bilemedim! Konu kütüphane olunca laf uzuyor bende. O kadar severim ki gidip hiç bir şey yapmadan bile oturabilirim uzunca bir süre.  Bu yüzden kontrolü ele alıp konuyu yaymadan sözü Amsterdam Kütüphanesi'ne getireyim.

Kız Çocuklarına Bayramlık Saçlar





İşte tam cimcime kızlarımıza göre bayramlık saç modelleri. Bu modellerini görünce kızımın saçları biran önce uzasa da her gün bunların birini yapsam dedim. Umarım minişim saçlarını ellerime bırakmak konusunda huysuzluk etmez de doya doya süslerim onu.

Herkese bu vesile ile mutlu bayramlar...


Adios Moskova, Merhaba Vatan!!!

İki yıl üç aylık serüven bugün, 13 Kasım 2011'de bitiyor. Eve, vatana dönüyorum. Eşim Moskova'ya benden bir yıl önce  geldiğinden, bir yıllık ayrılığın ardından buraya gelişimdeki heyecan Moskova'ya geliyorumdan daha çok eşime kavuşuyorum şeklindeydi. Gidişim de benzer oldu. Eşimle yine bir ayrılık var ama bu sefer çok şükür ki kısacık, yeni yıla kadar. Bu sefer ki heyecanım ise vatana dönüyorum sevincinden ya da Moskova'dan ayrılıyorum üzüntüsünden, bunlarla düşüncelerden çok bedenimde yedi ay geçiren minişime inşallah Betül'üme kavuşacak olmanın heyecanı. Beni, kızımın doğumundan önce de sonra da çok yoğun günler bekiliyor. Aklımda hep onlar. Sanırım Moskova'dan dönmemek üzere ayrıldığımın farkına varamama sebep olan şey de o. Bir de burada geçirdiğim iki yıl üç ayı dolu dolu yaşamam belki de. Moskova'ya taşındıktan sonra İstanbul ziyaretlerinde dostlarım, akrabalarım muhtelif zamanlarda soruyorlardı. "Nasıl alışabildin mi?" diye. Aslında bu soru kafamı çok karıştırıyordu neyi soruyorlar acaba diye.

Bolşoy'a Gitmenin En Ucuz Yolu


Bolşoy'a gitmenin en ucuz (bedava desem daha mı doğru olur acaba) yolunun ne olduğunu her işte bir hayır vardır diyeceğim bir olayla öğrendim. Bolşoy'un internet sayfasında gezinirken aynı gün için  Ruslan ve Lyumila operası için taaa tepede de (6.balkon) olsa bir yer bulup "Ooo çok ucuzmuş!" deyip 750 Ruble ( yaklaşık 45 lira)'ye elim ayağım gerçek Bolşoy'u  Moskova'dan ayrılmadan önce görme  fırsatının doğmasının heyecanıyla birbirine dolaşarak internetten ödemeyi gerçekleştirip bileti aldım ve 3 saat sonra başlayacak olan opera için üzerimi giyindiğim gibi fırladım. Saat altı gibi elimde bilet bilgilerini yazdığım kağıtla her zaman internet alımlarımı bilete dönüştürdüğüm New Hall gişesinde aldığım soluğu. Bu arada bileti sayfanın Rus versiyonundan aldığım için bir terslik olup olmadığından emin olamadım. İnşallah bir sorun olmamıştır diye yol boyu dua ede ede geçirdim o yarım saati. Gişede daha önceki günlerden tanıdığım yardımsevmez hanımın ifadesinden ve işlemin her zamankine göre  uzun sürmesinden şüphelerimin doğru olduğunu hissettim. Sonra hanım bir şeyler söyledi. Allahtan arkamda İngilizce bilen biri vardı da yardım etti iletişim için. Hanım biletimin gözükmediğini söylüyormuş. Bunun üzerine başka bilet önerisinde bulundu. 1000 Ruble verdim.  Para üstü olarak 900 Ruble verdi.

Rus Televizyonlarının Açılış Saati


Geçen sabaha karşı yani altıya doğru uykum kaçıp televizyon seyretmeye geldiğimde enteresan bir şey ile karşılaştım. Bütün Rus televizyon kanalları  kapalıydı. Nasıl yani şokunu yaşarken kanalların arasında dolaşmaya devam ettim. Rus Devlet Televizyonu'ndan çizgi film kanallarına, haber kanalından müzik kanallarına değin tüm kanallarda yandaki fotoğraftaki gibi bir görüntü vardı. Bir süre bu işin sonunu daha çok merak edip kitaplarla oyalandıktan sonra saat altıda start verilip televizyonların hepsinin bir anda açıldığını gördüm. Ne ilginç öyle değil mi! Neden böyle acaba. Bana öyle geliyor ki bu pek televizyon kanalların tercihi gibi değil, devlet kararı. Yoksa neden hepsi kapalı olsun ki! Bu arada ilginç olan bir diğer şey başka gecelerde uykum kaçıp yine televizyon açtığımda belki saat üç suları gibi izlediğim. Merak ettiğim bu televizyonların kaçta kapandığı. 

Çar Aleksey Mihayloviç'in Fiyakalı Yazlık Ahşap Sarayı






İlk kez Phoebe Taplin'in Kolomenskoe yürüyüş rotasının ilk durağı olarak gördüğüm Kolomna Sarayı ya da diğer adıyla Çar Aleksey Mihayloviç Sarayı (Коломенский дворецДворец царя Алексея Михайловича) ta o zamandan restorasyon çalışmaları altında olduğundan ziyaret için takibimdeydi. Daha sonra bir kaç kez daha gittiğim ve sevdiklerimi de götürüp paylaştığım bu gözden uzak sarayın ziyarete açıldığını Moskova'ya beni ziyarete gelen ablamları götürdüğümde öğrenmiş, ama o kez de saatini kaçırdığımız için girememiştim.  Kısmet bugüneymiş. Saraya ulaşım koyu yeşil metro hattının güneyinde bulunan Kaşirskaya Metro istasyonundan yapılıyor. Metrodan çıkış için ise merkezden gelindiği düşünülürse trenden inince sağa dönüp platformda bulunan Kolomenskoe Park işaretlerini takip etmek yeterli. Dışarı çıkınca şöyle bir etrafa bakınca trafik tarafı değil otobüs durağınında olduğu taraftaki park yönüne yürümek gerekiyor. Zaten saray metro çıkışına çok yakın olduğundan park yönüne doğru yürürken uzaktan rahatlıkla gözüküyor. Gözüken bir diğer şey olan alt geçitten geçip Kolomenskoe parkının arka girişinde bulunan saraya varılıyor. Saraya giriş ücreti olarak 400 Ruble (yaklaşık25 lira) , fotoğraf için ise 110  Ruble (7 lira) alınıyor. Ziyaretçiler 10:00-16:45 saatleri arasında kabul ediyor.

Trabzonspor ile Lujniki Randevusu



Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne kabul edilmeyip Trabzonspor'un davet edilmesinden sonra Trabzonspor'un rakipleri arasında ÇSK Moskova'nın olduğunu duymak özellikle Trabzonsporlu eşim başta olmak üzere bizi ailecek çok mutlu etti. Bu maçla ilgili diğer bir şansımız da benim Moskova'da olduğum zamana denk gelmesiydi. Yapacak tek şey İstanbul seyahatimde yaptığım bayrak ve bere alışverişi ile hazır olduğumuz maçın gününün gelmesini heyecanla beklemekti. Nihayet gün geldi. Eşim pek olmasa da ben yenebileceğimizden en azından berabere kalacağımızdan umutla bir kaç arkadaşımız ve yedinci ayın eşiğinde olan minişimizle birlikte Moskova'nın en büyük stadyumu olan Lujniki'nin yolunu tutuyoruz. Stadyum'a kırmızı hatta bulunan Sportivnaya metro istasyonundan gidiliyor.  Metro ve etraf pek kalabalık olmadığını görünce bunu Lujniki'nin büyük bir stadyum olmasından ötürü taraftarların çok sistemli bir şekilde içeri alınacak olması ihtimaline bağlıyorum.

Phoebe Taplin'in Beklenen Kitabı Çıktıııı!!!

Bloğumda adını sıkça duyduğunuz ve Moskova'da oluşundan ve onunla tanışıp harika yürüyüşlerine katılmaktan ötürü her zaman şükrettiğim the Moscow News yazarı Phoebe Taplin uzun süredir beklediğimiz kitabının ilkini çıkarttı. Eğer Moskova'nın rehberlerde yazan bilindik yerlerin dışında kalan güzelliklerini adım adım sokak sokak gezerek keşfetmek istiyorsanız bu kitap işte o kişiler için. Phoebe kitabında sonbahar mevsiminde gezilmesini tavsiye ettiği yerleri için ay ay hazırlayıp yürüyüş rotalarını harita üzerinde çizilerek elinizle koymuş gibi bulacağınız şekilde tarif ediyor. Hiç aklınıza gelmeyeceğinden gezip göremeyeceğiniz yerleri bir kaşif modunda gezmek daha önce gazetedeki yazılarından çokça deneyimlediğim bir şey olduğundan bu kitabı ve yürüyüşlerini ısrarla tavsiye ediyorum. Çok şanslı biriymişim ki Moskova'dan ayrılmadan onunla tanıştım yaklaşık iki yıl onunla Moskova'yı sokak sokak gezip Moskova'yı onunla birlikte keşfettim.  

Eski Rus Çizgi Filmleri

Rus televizyonlarını açıp da seyredecek bir şey bulmak gerçekten zor. Hem dizileri hem müzik programları 80'lerden kalmış gibi. Ama bütün bunların içinde bir istisna var görünce geçemediğim, bitene kadar izlediğim. O da eski Rus çizgi filmleri. Şimdiki dönemin Pokemon'larından Winx'lerinden çok farklı, genellikle oldukça basit, sevgi dolu, pozitif. Genellikle fazla diyalog içermeyen bu çizgi filmler şiddetten uzak, pozitif insani değerler taşıyor. Üstelik de müzikleri harika. İşin aslı eski filmleri de eski Türk filmi tadında ve zamanelerle ilgisi yok. Zamane film ya da dizi her neyse izlemeye bir iki dakika bile tahammül edemezken eski filmlere dilini anlamasam dahi bir süre takılabilyorum. İşin özü bana göre Rus televizyonlarıda ne varsa eskilerde var. İşte o eski çizgi filmlerden biri.




Devlet Baba Sen Çok Yaşa!


Moskova'da havaların soğuması ile ısınma ihtiyacı da doğal olarak başladı. Ama ne yazık ki üşüdüm gidip biraz kombiyi açayım diyemiyorsunuz tıpkı of çok sıcak oldu kapatayım diyemediğiniz gibi. Moskova'da ısıtma şehir çaplı merkezi yapılıyor ve kaloriferlerin ne zaman yanacağı ve kapatılacağı ancak devlet yani belediye kararı ile oluyor. Genellikle eylül ve nisan ayları arasında açılan ısıtma sistemine bir kaç gündür havaların soğuk gitmesi nedeniyle ( 10°nin altında) start verildi ve iki gündür yanıyor kaloriferler. Belki bizimki eski sistem olduğundan mıdır, yoksa hepsi aynı mıdır bilemiyorum ama çok ısındığımızda gidip şunu biraz kısayım diyemiyoruz. Bu durumda yapılacak tek şey camı açıp içeri soğuk hava ile doldurmak. Kaloriferin verdiği ısı yetmediğinde ise çözüm elektrikli peteklere sarılmak. Ama şunu açıkça söyleyebilirim ki binaların ısı yalıtımı süper yapılmış. Çünkü kendini bile zor ısıtan kaloriferimizin İstanbul'daki evimizde olduğunu düşünemiyorum. -20'lerde petekten çok borularından ısındığımız kalorifere bir de elektirikli petek eklediğimizde evimiz sıcacık oluyor. İstanbul'da o binalara -20 lerde 20 petek yaksak evimiz ısınır mıydı şüpheliyim doğrusu. Mantolamanın adet olduğu yeni yapılarda enerji tasarrufu için gerçek yalıtımın nasıl olması gerektiğini harabelikleri beğenmediğimiz Rus yapıları bize açıkça gösteriyor.

Moskova'da Bir Trende Bir Resim Sergisi

Moskova'da karşınıza ne zaman ne çıkacağı belli olmuyor. İşte bugün de öyle oldu. Koyu mavi hattaki bir trene binmek için beklerken gelen tren beni şaşırttı. Trenin dışı diğer trenlerden farklıydı. Çiçek desenleri ile kaplıydı. "Hmm bu da neymiş böyle!" derken asıl sürpriz beni içeride bekliyordu. Koltuklar kaldırılmış, trenin içi bir sanat galerisi gibi düzenlenmiş, duvarlara tablolar asılmıştı. İnsanlar alışmış olsalar gerek pek ilgilenmeyip kitaplarını okuyorlar ama ben ilk kez gördüğüm için bu tablolarla ilgiliyim. Fotoğraflarını çekip sizlerle de paylaşmak istiyorum. Güzel fikir öyle değil mi? Sen sergiye gidemiyorsan sergi senin ayağına geliyor, sıkıcı metro yolculuğu renkleniyor. Bu arada sıkıcı metro yolculuğu demişken, burada insanların metroda kitap okumalarının nedeni bu olabilir aslında. Uzun metro yolculuklarında etrafta görecek bir şey olmadığından insan oyalanacak bir şeyler arıyor ki bunun en güzel çözümü de okumak oluyor. Aslında hayat koşturmacasında kitap okumak için verilen güzel bir mola gibi oluyor metroya binmek benim için bir anlamda.

Amerikan Büyükelçiliği'nde Jübileye Bir Kala

Uzun bir aradan sonra Moskova Uluslararası Kadınlar Derneğin'in toplantılarına katılıyorum. Amerikan büyükelçiğinin konutunda yapılan toplantıya rağbet fazla. Dışarıda oluşan kuyruğa giriyor ve neredeyse yarım saat kadar bekliyorum. Allahtan önümde bekleyen İtalyan Büyükelçiliği'nde çalışan hanım çok hoşsohpet de canım hiç sıkılmıyor. Bu arada hanım arada kulağa çok güzel gelen İtalyanca kelimeler söylüyor. Ne anlama geldiklerini bilmiyorum ki vurgularından ve kullandığı yerlerden harika, süper gibi anlamlara geldiğini tahmin ettiğim mesela atıyorum  anabellllaaaa gibi sonunu uzatarak söylediği sempatik kelimelerle süslüyor konuşmasını.  Hanım Türk olduğumu duyunca da çok seviniyor. Kardeşi İstanbul'da yaşıyormuş ve hayatından ciddi anlamda memnunmuş. Bu arada hanım Orhan Pamuk'u beğenerek okuyormuş ama bazılarını okumanın zor olduğunu da itiraf ediyor. Ülkemle ilgili güzel tecrübeleri de duyduktan sonra giriyorum içeri. Burada olmak çok hoşuma gidiyor. Benim Moskova'ya geliş amacımı destekliyor. İngilizce konuşmama vesile oluyor, dünyanın farklı ülkelerinden arkadaşlar edinmemi sağlıyor. Bir çok aktiviteye ev sahipliği yapıp aynı zamanda sosyal ve kültürel anlamda da kazanımlar getiriyor. İyi ki Moskova'ya geldikten kısa bir süre sonra keşfetmişim bu derneği! Benim gibi düşünen biri iseniz ve Moskova'daysanız size IWC'ye üye olmanızı içtenlikle tavsiye ederim. Üyelik yıllık olarak yapılıyor.

Matruşkanızı Nasıl Alırdınız?



Moskova'nın modern yüzü olan Moscow City denilen cam giydirme cepheli bolca gökdelenin bulunduğu bölgede yine aynı şekilde Enka tarafından  yapılan modern bir alışveriş merkezi olan Afimall'dayız. Yemek katından başımı kaldırıp da üst kattaki bu dev matruşkaları görünce içimdeki bebişle kendimi bir nevi onlara yakın hissediyor, meraklı cimcime ruhumun da ortaya çıkmasıyla sabırsızlıkla yanlarında alıyorum soluğu. Neredeyse Rusya'nın sembolu haline dönüşen bu Rus ahşap oyuncaklarının tarihi 1890 yıllarına kadar gidiyormuş. İç içe geçmiş bebek setleri ilk kez  sanayici ve sanat konusunda sözü geçer biri olan Mamantov'un Moskova yakınlarında bulunan Abrentsevo'daki malikanesinde yapılmış. Vasily Zvyozdochkin tarafından oyularak sekiz bebek olarak şekillendirilmiş olan bu bebek seti  bir Rus halk sanatları ressamı olan  Sergey Malyutin tarafında da boyanmış.  Malyutin'in bu ilk matruşka çalışmasında en dıştaki bebek horoz tutan ve safaran denilen geleneksel bir elbise giymiş bir kız olarak boyanmış. İçteki bebeklerden biri erkek, en içteki bir bebek ve geri kalanlar da malum kız. Safaran denilen bu geleneksel Rus elbiselerinden bir kaçını aşağıdaki fotoğraflarda görebilrsiniz.

Müjde! Orhan Pamuk'un Yeni Kitabı Çıkmış!


Orhan Pamuk'un yeni kitabı, Saf ve Düşünceli Romancı, çıkmış ama ben offf diyorum ne kötü değil mi? Neden of dediğimi hemen söyleyeyim. Çünkü bu kitabı almak için İstanbul'a gidene kadar beklemek zorundayım. Sn. Orhan Pamuk nasıl denk getirdiniz de şu anda işime en çok yarayacak kitabını çıkardınız, sağolasınız bu kıyağınız için! Evet gerçekten de bu kitap şu anda tam da ihtiyacım olan konuya sahip. Arka kapağına göre yazı yazmanın ve romancılığın otuz beş yıllık meslek sırlarını açıklıyormuş bu kitapta. Onun bir röportajında duyup öğrendiğim, onun da Hemingway'dan öğrendiği bir taktik bile çok işime arıyorken bu roman bana ne kadar yol gösterir düşünemiyorum. Bu arada o ne mi? Romanı yazarken yazmayı, bulduğun güzel bir cümle ile, güzel bir noktada bırakmak. Nedeni bir sonraki sefer oturduğunda yazmaya nereden başlayacağını bilmek.
Ah Orhan Pamuk ah... Benim ilk taslağını bugün bitirdiğim  ve yarın yeniden yazmaya başlayacağım dandik (onun elinde düşününce dandik geliyor, yoksa romanımı çok seviyorum) romanımı senin elinde görebilecek miyim acaba? Neyse geçelim bu iş çekişleri de ilgilenenlere arka kapağı sunalım öyle değil mi!
Bu arada yarın, yani 10.Eylül.2011'de saat 15:20 de NTV'de onunla bu kitap hakkında yapılan kapsamlı röportaj yayınlanacak. Orhan Pamuk sevenlere duyrulur, KAÇIRMAYIN! Programı kaçıranlar üzülmesin, aşağıdaki linkten izleyebilirler!

Rus Televizyonunda Türk Nostaljisi

Bu sabah televizyon kanalları arasında gezinirken Дома́шний kanalında sanki bizden bir şey duydum, biri çocuklar dedi sanki, kulak kesildim. Ekranda öğrenci yurdu olduğu belli olan bir koğuşta bir sürü kız öğrenci, duydukları sesle yataklarına koşuşturuyordu. Duyduğum şeyin doğru olup olmadığını anlamak için beklerken koğuşa bir rahibenin girmesi ile yanıldığımı düşündüm. Bu çok eski bir filmdi ama yorganlarının altından bakan kızlar merakımı uyandırmaya devam ediyordu. Derken birden bir kızı Aydan Şener'e benzettim. Sonra bir diğerini de tanıdım. Geçen birkaç dakikadan sonra Kenan Kalav'da tüm yakışıklılığı ile ekranda arz_ı endam edince artık emindim. Bu, bir dönem bizim aile de dahil herkesi ekran başına kilitleyen bir TRT dizisiydi.

Bayramı Bayram Gibi Yaşamak ve Daha Önemlisi Yaşatmak İçin


Bu bayram gelin bir değişiklik yapalım, bayramı bayram tadında yaşamak için daha önemlisi yaşatmak için kolları sıvayalım. Bizim çocukluğumuzda heyecan içinde yaşadığımız bayramları çocuklarımıza da aynı şekilde yaşatmak, onların da hafızalarına unutulmaz bayram anıları eklemek için yapalım bunu. Eğer bu heyecan yavaş yavaş son buluyorsa,  unutmayalım ki bizim jenerasyonun bir ayıbı bu! Yüzyıllardır süregelen geleneklerin bizim dönemimizde ortadan kalkmasının sorumluluğunu almak istemiyorsak, haydi durmayalım, bir şeyler yapalım. 

Bu da Nasıl Bir Sebze Böyle?



Bugün alışverişte daha önce hiç görmediğim bu sebze ile tanışma şerefine nail oldum, daha doğrusu olduğumu sanıyordum ki bunun eski dostum kertenkele, yani balkabağının amcasının kızı olduğunu öğrendim eve gelip biraz araştırınca. Yani Патиссон adındaki bu sebze bir tür sıradan balkabağıymış Wikipedia'ya göre. Ama ne güzel değil mi, çiçek gibi resmen. Doğa, sanat eserlerine, yaratıcılığa inanılmaz bir ilham kaynağı! Bu arada yine wikipedia'ya göre bu ilginç kabak türü, kabakla aynı şekilde haşlanarak ya da kızartılarak yapılıyormuş ya da turşusu kuruluyormuş. Fiyatı da çok ucuz, kilosu Aşan(ашан )'da  34 ruble, yaklaşık 2 lira. Ben ne mi yapacağım, bakalım kısmet artık, önce güzelce soymayı becerebileyim de hele bir, ne yapacağımı ondan sonra düşünürüm! Bu arada merak edenler için özellikle potasyum yönünden zengin bu sebzenin 100 gr'mındaki vitamin değerleri aşağıda yer alıyor.

Hamilelikte Tüketilmesi Gereken Beş Önemli Şey



Hamilelik Günlüğü- Dr. Christine Harris, sf 18  (Acıbadem Hastanesi Tavsiyesi)

Hamilelik Boyunca tüketilecek beş harika şey vardır:
  • Portakal suyu
  • Yoğurt
  • Brokoli
  • Baklagiller
  • İncir
Taze ya da kuru incirde çoğu sebze ve meyveye göre daha fazla lif, muzdakinden daha çok potasyum, bol miktarda kalsiyum ve demir bulunur.

Not: Bu konu hakkında detaylı bilgiye ilgili kitaptan ulaşabilirsiniz.

Dostoyevski'nin Kaleminden Rus Kadınları

Delikanlı, 1875

Rus kadınları çabuk bozulur, onların güzelliklerinin görülmesiyle kaybolması bir olur, bu da herhalde yalnız tiplerinin etnografik özelliklerinden ileri gelmiyor, buna sebep bir de kayıtsız şartsız sevmeleridir. Rus kadını sevince her şeyini birden verir, sevgi anını da kaderini de, bugününü de yarınını da teslim eder, hesaplı harcamasını bilmez, yedek olarak bir şey bırakmaz böylelikle güzellikleri de çabucak sevdiklerini geçer.

sf 525

Hoşgeldin 2068, Hoşgeldin Nepal Yeni Yılı!


Ayşe'nin Gazetesi bugün de Nepal'in 2068 yılının gelişini kutlama şenliklerinde. Aman bir renkli gün ki sormayın! Günün renklenmesinin nedeni üzerimdeki bu "Sari". Geleneksel kıyafeti olmayan birinin bu kıyafeti giymesi pek alışıldık bir şey olmayacak ki insanlar şaşırmama neden olacak kadar pek bir ilgi gösteriyor. Haydi başlayayım bu güzel günü baştan anlatmaya...

İlginç mi İlginç Kapı Kolları


Park Kultury'deki Derozhinskaya Konağı hakkında bilgi araştırırken  bu ilginç kapı kolları ile karşılaştım. Kapı kolları her zaman ilgimi çektiğinden hele de böylesi ilginç olunca bir kaçını burada paylaşmak istedim. Daha fazlasını görmek isteyenler, buradan buyurun!