Nihayet Bolşoy'a gitmek gerçek oluyor. İstanbul'a gidiş tarihimiz hala netleşmedi ama artık bekleyecek sabrım kalmadı ve biletleri aldım. Büyük buluşma 7 Şubat 2010 saat 19:00, Tosca Operası... Birkaç yıl önce Atatürk'ün opera sevgisi ile ilgili okuduğum yazılardan aklımda yer etmişti. Devlet Konservatuvarı öğretmenlerinden Prof. Dr. Necdet Remzi Atak, okuduğum bir ropörtajında Tosca'nın Atatürk'ün en sevdiği yapıtların başında olduğunu ve ezbere bildiğini anlatmıştı. Hoca anısını o kadar samimi anlatılmış ki anı hocanın ağzından dinlenmeli.
"Atatürk’ün çok duygulu olduğu bir akşamdı. Bir şeye içlenmiş olduğu belliydi. Tosca Operası’ndan Cavaradossi’nin ünlü aryasını çok severdi ve bana bir çok kez çaldırmıştı. O gece de biliyordum ki sıra Tosca’ya da gelecek. Hatta bir yanlış yapmayım diye aryanın notalarını bile yazmıştım ve cebimde hazır bulunduruyordum. Nihayet bana döndü ‘Çal bakalım şu Tosca’yı.’ dedi. Ben notayı çıkarttım. ‘Hayır hayır öyle değil. Notayı bırak notasız çal.’ dedi. Notayı bıraktım, gözlerimi kapadım, konsantre oldum, başladım çalmaya. Henüz bir iki nota çalmıştım ki ...
‘Hayır olmadı. Bana dön, bana çal. Benim gözlerime bak öyle çal.’ dedi. Masada oturuyordu. Ona döndüm ve çalmaya başladım. ‘Yine olmadı, bana daha yaklaş.’ dedi. Yaklaştım, çok yaklaştım. Belliydi ki çok uzak bir anısının içine gömülmek istiyor ve içinden çok eski zamanlara ait bir şeyler taşıyor, fışkırıyor, fışkırıyordu. İçinde kopan fırtınayı dindiremiyordu bir türlü... Sonunda ‘Kemanın sapını omuzuma dayayacaksın ve öyle çalacaksın.’ dedi.
Ben de ibadet eder gibi huşu içinde Cavaradossi’nin aryasını çalmaya başladım. Atatürk gözleri kapalı biraz madeni ahenkli biraz kısık çok tatlı çok anlamlı sesiyle melodiyi söylerken gözlerinden sicim gibi yaşlar akıyodu. Aryayı belki on beş kez tekrarladım.”
Prof.Necdet Remzi Atak'ın anısıyla Atatürk'ün kurduğu orkestranın şefi Enver Kapalman'ın paylaştığı ilgileri birleştirirsek Ata'nın neden o aryaya o kadar düşkün olduğunu ve içlendiğini anlamak mümkün olabilir mi ? Enver Kapalman, Mustafa Kemal'in Sofya’da askeri ataşe olarak bulunduğu sırada devamlı operaya gittiğini, o sırada Tosca’da oynayan sopranoya hayran olduğunu, aradan geçen yılların bu sevgiyi ona unutturamadığını ve akşamları ona defalarca Tosca’dan parçalar çaldığını anlatıyor. O la la ... Ne romantik...
Atatürk'ün Tosca sevgisini anlatırken Veli Laik'in anısını da aktarmadan geçmemeli.
"Viyana’da kurduğumuz bir hafif müzik orketrasıyla bir süre Avusturya’da çalıştıktan sonra aldığımız bir teklif üzerine İstanbul’a gelmiştik. Orkestramız 1933 – 1937 yıllarında Atatürk’ün emrinde idi. Atatürk hemen her gittiği yere bizi de götürürdü. 1935 yılında, Sıraselviler’de Atatürk’ün yakını olan bir Paşanın kızı evleniyordu. Açılış dansını gelinle kendisi yapmak istemişti. Kulübün orkestrasını beğenmemiş ve bizi de çağırtmıştı. Atatürk’ün çok sevdiği S.O.E. (Ich suche dringend liebe) fokstrotunu çaldık ve açılış dansı yapıldı. Bir süre sonra Atatürk, bazı yakınlarıyla beraber ayrı bir odaya çekildi. Orada da müzik çalınsın istedi. Oda küçüktü, iki kişi gittik. Kısa süre çaldıktan sonra Atatürk arkadaşlarına:
'Size müzisyenlerin güçlülüğünü göstermek istiyorum.' dedi ve nota kağıdı getirtti. Alman müzisyen ardakaşım Masarik'a uzattı. 'Söyleyeceğim şarkıyı yaz.' dedi ve Tosca’nın büyük aryasını söylemeye başladı. Masarik nota yazmakta güçlük çekerdi. Bana baktı, ona Almanca olarak 'Bir şeyler yaz.' dedim. Atatürk aryayı söylüyor, Masarik yazıyordu. Arya bitti ama, Masarik tarafından yazılan notanın bu arya ile hiçbir ilgisi yoktu. Atatürk notayı aldı, arkadaşlarına gösterdi. Bize olan hayranlığını ifade etti. Sonra notayı Masarik’e uzattı ve 'Şimdi bunu çalın.' dedi. Biz aryayı notaya bakar gibi yaparak ezbere çaldık.
Bir süre sonra Atatürk büyük salona çıktı. Biraz oturduktan sonra Masarik’in yazdığı notayı istedi. Yaverine 'Bunu klubün orkestrasına ver çalsın.' dedi. Masarik’le onun masasında oturuyorduk. Ne yapacağımızı şaşırdık. Yavaşça ayağa kalktım. Orkestranın kemancısına yaklaştım ve meseleyi anlattım. Orkestra müzisyenleri nota kağıdına baktılar, etüd eder gibi yaptılar ve ezbere bildikleri aryayı çalmaya başladılar. Sevinçten yerimde duramıyordum. Oldukça güç bir durumdan kurtulmuştuk. Atatürk’ün masasına doğru yürüdüm. Tam oturacağım sırada Atatürk bana döndü ve 'Olduğun yerde biraz dur.' dedi. Sonra yaverini çağırdı. Kulağına bir şeyler söyledi. Yaveri elinde bir bardakla döndü. Bardağı bana doğru uzattı. Bir viski bardağı Altınbaş Rakısı doldurulmuştu. Atatürk, 'Bir yudumda iç.' dedi. Yapılan sahtekarlığı başından beri anlamış ve beni cezalandırmıştı. İçkiye hiç dayanıklı değildim. Rakıyı bir yudumda içtim. Yan odalardan birine koştum, kanepeye uzandım. Bayılmıştım..."
Bu anıları okuduktan sonra 'Hmm ne varmış bu operada böyle Atatürk'ün bu kadar ilgisini çeken?' deyip aklımın bir köşesine yazmıştım. Kısmet Bolşoy'da açılışı Tosca ile yapmakmış. Artık Tosca onunla daha anlamlı benim için. Tosca'yı bu muhteşem tiyatroda senin yerine de dinleyeceğim Sevgili Atatürk.
Bolşoy Tiyatrosu ile ilgili diğer yazılarım:
3 yorum:
Canim blog super olmus,sen super gorunuyosun..
Yakin takipcin olmaya calisacagim.
Sevgiler
Erman
süpersin ayşe ,tebrik ediyorum.....
Hiç şaşırmadım çünkü senin yapabilceklerin sınırlı değil bence:)))
Gidecez bakalim bende cok merak ediyorum dogrusu.Duyduguma gore inanilmaz bir tadilat masrafi yapildi bolshoi theatre icin 2 milyar dolar gibi devasa bir butce ayrilmis duyunca inanamadim hala devam ediyor restorasyon calismalari bu arada
Yorum Gönder